8
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1631
Okunma

zaman karanlığı bağdaş kurmuş, sus/malara menzilli
donmuş yer, gök
yelkovan dilsiz duvağıyla feragat etmekte Esma ilinde
ölüme koşan ismail"in boğazına değen keskin bıçak
şimdi
kıyısızlığın eşiğinde ,
yarım aksak lehçelerde ,
sıva çekili susmalarla dudadığının maviliğindeyim şehr-i İstanbul.........
hicran arsızlığını vurmuş yine s(b)ensizliğe,
Sirkeci"den kalkan tren
bir tutam hüzün,
bir fincan sen,
bir fiske ben"le yola çıkmakta cancağızım.
raylara dökülen yağmur, rüzgarın peşinden koşan küçük kız çocuğu gibi .
gözünde akan yaş hangi kısır toprağı bereketlendirmekte kimbilir?
es geçen anı/lar ıslak kirpiğini silmekte usulca.
akrep siyah/beyaz film arşivinde denk getirmeye çalışsa da bir kutu çikolataya
kelam dinlemeyen gönül düş/ün tam ortasında
gül"ün avucundaki diken can"a batmakta futursuzca.
diz çöktüm, düne dimağın(m)daki tüm alfebe seslileriyle
bendeniz"e tekabül eden fakirliğim nefesimde saklı
dudak kenarı özlem hacıyatmazlarda
bir dergahta hu çeken âşık
ve
sen
Şehr-i İstanbul !
umutlar bağlandı Yeditepe"ye
koca bir "eyvallah" çekişinde Marmara .
Eminönü Yenicamii"de güvercin yakalamaya çalışan küçük kız çocuğu
başını eğdi, Galata
bir vapur kalktı 09:15 "te
acizliğe hüküm giyen bir beden eski şarkıların notalarında saklambaç oynuyor.
upuzun bir yol oluyorsun şehr-i İstanbul
solmaya yüz tutmuş gökkuşağın boynunda.
kalem,ithaf etmekte yine s(b)eni beyaz duvaklı kağıta
her harf bağrımda yanan kor bir alev
zenci kölelerine tutanan yağmur tanesi oluyor cancağızım
gordion
17/12/2011
5.0
100% (12)