4
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
2387
Okunma

İlahi buyrukla doğdu insan
bir ses bir nefes
başarılı ,mutlu var olmak için
ömrünü verip nefesini tüketti
ne yaptı ne etti ise
sonsuzluğa bakarak, eli şakağında
varlıkla yokluk arasında
umutsuz dileklere sesler , nefesler kattı
yok yere törpülendi ömrü
baktı olacak gibi değil
ayak ayak üstüne attı
anılarım kalsın diye günce tutup
yan gelip yattı...
ölü seher yeli esmez oldu
can suyu gözleyen güz gülleri
bir ömür gibi sararıp soldu
yaz yorgunu, güz vurgunu insan
çıkamadı yedi katlı kabuğundan
yenildi azgın zamana
martılar, kanaryalar kanatlarında
papatyalarla süslü cenazeyi taşıdılar
granit taşından musalla taşına
kırmızı beyaz karanfillerden
çelenk koydular başına
kuşlar, çiçekler ,insanlar
cenaze duasına durdular
“dünyalık hakkınızı helâl edin” dediler
“helal olsun “ sesleri arşa çıktı
tabuttan gelen seda
insanlara hakkını helal etmedi
bilemediler, dinlemediler...
mezarsız köyün ağıtçısı
ağıtlar yaktı
çağlayanlı vadilerde şimşekler çaktı
yıldırımlar düştü yeryüzüne
insan yerine ağaçlara
bilemedi insan
can suyu hayat ağacının öldüğünü
geleceğinin söndüğünü...
nefes nefese geçen yetmiş yıl doldu
vasiyetini açtılar;
mutluluk dakikalarını topladılar
üç yirmi dört saat oldu
“mezarımı yol üstüne kazın
üzerine ölmeden önce üç gün yaşadı yazın”
vasiyeti mezar taşına yazdılar
dostları bir avuçtan azdılar...
YAHYA AKSOY
5.0
100% (5)