6
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1216
Okunma

kasvetini dökmüş bulutların
sonbahar serinliği,
esintisi başımda geçmiş hülyâların
kumun ıslak yumuşaklığı
attığım her adımda...
sen misin,
ay’ın gece ezgisi mi
sevişmesi köpüren suların
dalga dalga kıyılarla...
tanımı yok mutluluğumun
yüzün başka yüze geçmiş
dağlar yerinde
gönlüm gece
yokuşu tırmanıp düze geçmiş...
saklama kendini
daha dün yüreğimdeydin
kaynayan bir bulut
savrulan bin umut
yanardağdın göbeğinde güneşin...
ne günler ne geceler
ne aylar ne yıllar geçti
en kara bulutlar
en beyaz gelinliği seçti
ay gecede kuzu koyun
sana baktım
sana battım
sana aktım
sana uzandım yüzükoyun...
-II-
sen,
denizlerin en hırçını
dağların en büyüğü
ormanın en büyük ağacı
en büyük mutluluk
en büyük acısın
nerede, kim olursan ol
başımın tacı
derdimin derdi
her derdin ilacısın...
-III-
mavileri ardında saklayan güneş
bir tutam bulut kopardı denizden
rüzgâr yolunu dağlara çevirdi
yağmur bekliyor gideceğim yollar
patikalarda çan sesleri
cennet süpürgeleri çiçeklenmiş
bir inip bir kalkıyor göğsüm
çam kokusuyla karışık...
kimler geldi, kimler geçti bu yoldan
nazlı bahar dalları
mektup yazmış akdenize;
dağlardan denize yansımalar
cilveleşen güneş mavisinde suların...
ipek bir mendili okşuyor ellerin
parmak uçlarının tatlı dili,
saçlarında dolaşıyor esintisi
iyot kokulu rüzgârların...
izimde yürüyen güzeller
yürüyüşüme övgü düzenler
sesleniyor çarparak kıyılara
parçalıyor kendini deniz
martılar yasını tutuyor yaşlanmışlığın
gün ortası keskin kayalıklarda...
ölenin dirildiği görülmedi ki
depremler yüreğimdeydi
göz kırpışıyla kırılırdı fay hatları
enkaz altındakiler toprağa gömülmedi
silinmedi belleğimden zaman
çınlıyor kulaklarımda hâlâ
patikalarda çan sesleri...
Şaban AKTAŞ
17.10.2011- LİKYA YOLU