1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1444
Okunma

ağırlaşan günde güneşin karanlıklığı çarpıyor
kalp atışlarıma karışıp
güney rüzgarlarında saydamlığın ılıklığını hissediyorum
sacılmış saçların verdiği ahenkte bire bir
kulaklarımın duyduğu korna sesinde
küfür kokuyor ana avrat
çöp tenekesindeki çöpe karışarak
varlığın pençesinde kendim maç ayarladım mahallede
üçün biri kalmışken o ekonomi zorluğunda
üç sıfır mahkemedeymiş
avukatsız
.
kim ne derse artık
şaya çıkartmaya susmuş sinik
her an mahlep mavisinde gezer dayım ve çocukları
şer odaklarının gözleri bozuk
uçuz petrol ve gözlük peşi sıra arabanın camından el sallarlar
su dökümlük parke yollarda kaygan ıslaklıklar
yeni alınmış ayakkabı sesine su sıçrayıverir
frank sinatranın o eski sesi yankılanır kulaklığımın içinden
sicim gibi fren izleri bağdaş kurmuşlar caddede oturuyorlar
devrik bir çöptenekesinin cazıp dışı anılarının aşikaren görünmesi
yoldaki balık kafaları karışmış mühendis gibi dans üstlerine geliyordu
çaça oynamaklık
.
şüphesiz eller uyuşuk bankın üstüne gergin durur
çivileri yarı yarıya çıkık tahta döşeklerde
seremoni hissederim rüzgarsız adımlarda
teker sayar dönüşünü kilometresi paraya mukabil
ot gibi gaza basmış ayakları bok olmuş
siyah demir yüklü
ıspanak tarlasından sipariş edilmiş
süpürgeye gelmeyen aşklar
buram buram
adadaki fayton atlarından
bir fark gözleme yemişce yollarda geçirir güneşle yanar
simli dudaklarından öpüp elveda dedim
ölmeye saydım günü...
..
5.0
100% (1)