2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1074
Okunma

Zaman içinde yorulmuşuz
Bilmediğimiz bir dünyaya gelmişiz aslında
Yapraklarda şekiller, yağmurda bolluk
Biz kendimizi bulmuşuz dünyada
İnsanlarda bir kızıllık var, renkler soyutlaşmış avucumuzda
Ve bir dirhem bir meta eder, değer vermişiz emeğimize
Karşılıksız olmazmış hiçbir şey, bir gönül borcu bile…
....
Özünde kırk yıllık hatırı yokmuş “kahvenin”, acı mı acı!
“Süphan Dağı” içimde cebelleşir, kraterim sabırsız,
Ben çekirdeğimde kavrulmadan dururum “toyluk vakti”
Sonrasında ayakkabıcı gibi tokmağı indiririz topuğumuza
O zaman anlarız kusurumuzu
Ve bir çekiç darbesi belirir koynumuzda, elleme üşürsün sonra
Çünkü sert ve merttir ellerimiz
…
Atlar ansızın kişner ve harada bekler yorgunluğumuz
Bir kaçış belirir gönlümüzde ve nedendir bilinmez kaçışlar hep ertelenir
Şamdanlarda kalır aşkın aydınlığı, iki mum bir yüzük
Başbaşa kaldığımızda anlarız ki ölümle oyalanmışızdır
Öyle bir enerji gezinir ki kanımızda, ondandır bu aceleci oluşumuz
Hataları çekeriz içimize, halatlaşır öğütler ve biz asılırız
…
Gönül sehpamızda her zaman biz haklıyızdır
Annemiz öfkeyle şefkati nasılda harmanlar
Biz kıskanırız sonra yaşlılığı, gençken geç kalırız olgunluğa
Hep didaktiktir geçmiş, korkular nöbetleşir zamanla
Biz ne karanlığı severiz ne de aydınlığı
Ondandır kış ve yaz arasında kalmışlığımız
Ve bir de bakmışsın ki zaman içinde yorulmuşuzdur
içimiz hicran kalabalığı...
KEFaret
5.0
100% (3)