6
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
3324
Okunma

Adımlarım uzanıyor Beyoğlu’na,
bir alaca karanlık öncesinde
Vitrinler o günün,
binalarsa sanki tarihin yansıması…
Bir zamanlar faytonlar,
şimdiyse tramvay gürültüyle
Geçiyor hızla zamanın gerisinden
Tünel’e doğru…
Küflenmiş tarih kokuyor, gri ve nemli
Arnavut taşlarıyla döşeli caddeler.
Geceleriyse sarı sönük lambalar,
Gizlemekte aşkla tutuşan gözleri…
Yayalar,
birlikte sürüyor valslerin izlerini
Aznavur’da bir son tangoya takılıdır anılar.
Ara sokaklar,
başı eğili bir utançla gölgeli
Yabansı nazarlara baş eğiyor,
buruk tebessümler…
Sokak çocuklarının,
hayata kırılgan duruşları,
öfkeli bakışlarında saklı.
Kirli avuçlarından yükselen,
tinerin kokusu,
sanki havada asılı kalmış.
Çiçek Pasajının,
O keyif veren buğusuyla
Gri binaların arasından aryalar yükseliyor
Tünel’e varan yorgun ayaklarım,
Bir içimlik kahve molası veriyor
Beni haraca kesen zaman donuyor
Akreple yelkovan Odakule’de soluklanıyor…
Vatman’ın bir sona varış çığlığı
Koca Beyoğlu’nu acı acı yırtıyor
Köşede boylu boyunca bir dilenci
Belli ki aşina bu seslere,
Hiç mi, hiç kımıldamıyor…
Ak martıların edepsiz çığlıkları,
Haliç’in kızıl semalarını yırtarken;
Karaköy rıhtımından kalkan,
yolcu vapurunun sireni,
Az ötede yemlenen ürkek güvercinleri,
Alaca karanlığa doğru havalandırıyor…
Emine PİŞİREN
2006-İstanbul-Taksim
5.0
100% (3)