0
Yorum
0
Beğeni
4,5
Puan
1327
Okunma

Geyiğin gözlerinde anası ağlıyor
dağdan kaçan bir keklik sürüsü bayırın bağrından koparak düşüyor
cazgır yemişlerin süt dişine, takılıp kalıyor mor yazma
eteklerinin kıvrımına akıyor bulut, eğilip öpünce ağzının çeperini
sincap zıplayışında kalkıyor toprak
kokmuyor ki, içinde yok nanesi tohumun
acı kabuğunda saklanıyor yavru ceviz
yemyeşil bakışında karanfil açıyor
altından üstüne saldırıyor güneş
eşşekler anırıyor sonrasında
bağ bozumu rüyalar yürüyor hep
beraber arıyor koridorları kaybeden yolcular
vagon raylarını döşüyor içlerinde-n
damıtılmamış hayaller çığı koparıp düşürüyor
en renkksiz siyaha ve
tan yerine şafağı dikip
gelincik çiçeklerini öpüyorlar kan rengi gülüşleriyle
edalı ve masum değil hiç bir çiçek
ayak altında ezilmişse üstelik temiz
tertemiz ten bulamaz kimse, çiçekler kadar
kirlidir insan ve hayvan kadar kinli
toz duman serçeler uçuşuyor kanatları kopuk göğün kümesine
illa ki buluyor düşünü fırçalayan ressamları
habersizce alıyor el altına ve güve kazmasıyla saplıyor içi/ne
acaba ne saplantısında serçe diyor kaç davul sesinde düğün var
ve ölüm kaç siren çığlığında dönelim hadi dönerek
dönmeleri gerekiyor ki, toprağın uçkurunda her yaprağın sütü çürüyor "ve "
veda ediyor çiçekleri ile insan...
Nurcan TALAY
02.10.2011
Saat:12:40
5.0
50% (1)
4.0
50% (1)