27
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2230
Okunma

27 Nisan 1915 Yılında Çanakkelede seddül bahir civarında şehit olan yüzbaşı Kazım efendi ve er Hasan Etem’in mektuplarından esinlenerek ve alıntılarla hazırlandı...
En önde; cüretkâr adımlarla yürüyen, dinç ve göğsü kabarmış vakarlı subaylar
arkalarında ise, gözleri çakmak çakmak yanan o erler
hiç eğilmediler ki; bu vatan için dim dik durdu, yüreğiyle bedenler
Mukaddes toprağımın üstündeyse
vatanın her tarafından haince sokulmak isteyen, düşmanlar
Şimşeklerini çaktılar, nefretler içinde
kin kustular
kahpelik içinde ki, haçtılar
insanlığın dışın da, açtılar
Hakk’a arzusuyla, tüm bunların üstüne üstüne geliyordu
ve kor ateşler içinde bayrak açarak, pak imanla bu kıt’a
bunlar ayak hareketinden meydana gelen küçük, hafif çıtırtıları bile duymadılar
Aktılar ki, usul usulca aktılar
Sanki de, kanat taktılar
Kuran yolunda onlar, bayraktılar
mehtabın ışıklarından ancak, sabahın olduğuna hükmederken
bülbüllerin ötüşüne bile, asla ehemmiyet vermediler
etrafın yeşil ormanları arasından, belirlenen o istikamette
düşmanı kahretmek ve kan kusturmak için ilerlediler
sert, kısa ve emredici tok bir ses gürledi
Allah’hu Ekber! Allah’hu Ekber! Allah’hu Ekber!
gecenin mahsur karanlığı içinde, aniden uçuştular;
“İstikametse 34 no’lu savunma noktası...!”
Başlar döndü sola
ayaklar çekti sola
mangalar birden bire, döndüler sola
hep birlikte de, girdiler kol kola
ağrılarla kavruldular, yanlarından çöktü solu
artık yüksekçe ve çetin çakıllı, manalı, bir dağa tırmanılıyordu
mesafelerin verdiği yorgunlukla, terleyen yüzümü
beyaz “MİM” markalı mendile silerken
kalbimde o an saklayamayacağım çok müthiş bir acı duydum
ruhum içimde, hunharca ezildi
gözlerimde uçuştu, tümden hayaller
beynimin içinden geçtiler sanki birer birer
saneler, seniyelerin içinde
mazinin o tatlı hayalleri, bir bir de dolaştılar
batıya doğru, büyük bir huşuyla döndüm
İstanbul’ un o ben beyaz ufuklarına doğru
üç senedir hasret çektiğim, bir mevcudiyetin hayaline doğru
yeminler edip de, durdum
“Vatanımda düşman ayakları, camileri haç gölgeleri altında görmektense
genç hemşirelerin, namusları ayakaltına alınmak
ihtiyar annelerin, beyaz saçlarına hakaret edilmesin diye
senin; Özellikle senin
“Ey güzelim hayal!
düşmanın kucağında çırpınan haykırışlarını duymaktansa
şu yüksek tepenin, bulutlara karışmış zirvelerinde
bayrağım gibi kırmızı kanlara boyanarak, ölümümü isterim
dedim"
mukaddesatımı çiğnemek isteyen
Kâbe’me, haçlar yerleştirmek isteyen
bu sefil düşman leşlerinden, kan abidesi ve bir zafer teşkil etmeden ölmeyeceğim
gözlerimde beyaz ve güzeller güzelinin o hayali!
Ellerimde ölüm püsküren küçük ve yuvarlak bombalar olduğu halde yürüdüm
İlk bombayı sevgilim ve namusum namına ateşlerken batıya
onun diyarına bulutlarla, selamlar ve hürriyetler yolladım
şahadetime kalansa, sadece tek bir adım
efradı ailem, validem hiçbir vakit üzülmesin
kadınım bayrağa sarılı olarak, onurla gezinsin
Sakın ha! Bana asla acımasınlar!
mutluluğumdur, bu kara dumanlı dağlar
Daima rıfk ile muamele ve huzurla ve hür olarak yaşasınlar diyerek
silinsin artık, hatıralarım
çünkü bu vatan bizden, vefa bekler
"Ben mukaddes vatan uğruna terk-i can ettim ve de çok çok bahtiyarım"...
Peki ya sizler, bahtiyar mısınız bu halinizle kepazeler...
Hacı Türkoğlu-Kürt
(08.09.2011)AZAP...
5.0
100% (20)