5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1296
Okunma

Rivayet odur ki, tek partili dönemde, toprak reformu yapılmak istenirken, her ağaya 500 dönümlük arazi verilip, kalanı da ’’Toprak işleyenin, su kullananın’’ düşüncesi ile yoksul topraksız köylüye dağıtılacakken, Celal Bayar, ’’ Size öyle bir demokrasi kazığı atacağım ki, yetmiş yıl çıkaramıyacaksınız!’’ deyip çok partili sisteme geçişin önünü açmış, Demokrat Parti iktidarı da ağaları kollamış, toprak reformu projesi 1950’ lerde böylece suya düşmüştür. O halde bu kazığın çıkmasına daha on yıl mı var?!
(Kaynak kişi: A. D. Atalay)
-I-
Fırat- Dicle havzası
Mezopotamya; münbit topraklar
iki nehir arası, uçsuz bucaksız
gök ekinli gökdeniz,
bakınca dağlardan, ovalar öyle engin
demir kızılı, sarı sıcak, kızıl deniz...
bölge bölge içinde bolluğun bereketin
tek bir ağaç bile göremezsiniz
arpa, buğday, yulaf, bakliyat, mercimek
işsiz kul, köle dersen gani (!)
git bak, sen de gör, aç çok
yalnızca feodal beyler ile uşakları tok!
hele çık Mardin Kalesi’ne, seyret Kızıltepe’yi
gözünün alabildiğince, sanırsın ki derya umman
ovanın tamamı kişiye has; özel mülkiyeti,
Leyla ile Mecnun misali, suya hasret Harran
dönmüş dolanmış devran, dağdan düze inmiş
Ceylanpınar’da sevdiğine kavuşmuş ceylan...
-II-
bir bereket yağmış ki; gökten değil GAP’tan
sevincinden çatlamış, bire bin veren tohum
yalnız Yetmiş üç milyonu değil
tek başına dünyayı besler Anadolu’m;
aklını çelen kimdi, yok muydu bir karış toprağın
ne işin vardı dağlarda, a benim eşkiya oğlum,
bizim değil ağanındır köyümüz,
söz hakkımız ondadır; emrindedir oyumuz!
...
söyle oğul, bu kaç bin yılllık akıl almaz töredir
Nemrut Dağı’nda taht kurmuş tanrılara göredir!
...
oysa neyimize yetmez ki doğa,
şimdi ziraat, makinalı tarım
fazla uşak gerekmez,
yok tarlada sınır, harım
ekip diken traktör
hasat biçerdöğer iledir,
ne ekersin de ne bitmez
elle biçsen ömür yetmez!?
işte herşey böyle iken
bıkmadı, usanmadı feodolite,
kendi toprağımızdan ite ite
yaz gelince Çukurova,
mevsimlik işçi, ırtgatlık halimiz
gün boyunca sarı sıcak
gündelik onbeş yirmi liraya
güneş batar, tükenir mecalimiz!
-III-
hey bre Adem oğlu,
ne beylerin zulmünü çekeceksin,
ne de tafrasını
karış karış üleşip, işleyeceksin
harıl harıl toprağı, kardeş kardeş
kurmak için Halil ibrahim Sofrası’nı!
artık gün, eski gün değil
Güneydoğu ne imkânsız ne de fakir;
cana kıymak neyin nesi;
eşkiyalık takır takır!
...
’Kara kazan kaynamasın
Atım cirit oynamasın
Yedi sene asker oldum
Garip anam ağlamasın!’
...
ağlamasın; gülsün Diyarbakır!
Şaban AKTAŞ
26.08.2011