0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1163
Okunma
Piyerloti eskiden böyle değildi
bizim gibiler için kaçamak yeri
alabildiğince tenhaydı
kaba etimize batardı
sandalyelerin yerinden oynamış çivileri
el ele göz göze olduğumuz için mi?
saatlerce oturur da tınmazdık
müdavimi olan toy aşıklar
yaşları kemale ermiş yaşlılar gibi
türk kahvesi içerdi o zamanlar
dışarıda otururken yağmur yağarsa
ıslatmanın üstüne de kösnü tokadı atarsa
ıslanmayı oynaşmaya fırsat diyerek
köhnenin üst katına kaçardık
aşağıdan ocakçı Ali usta seslenir
kahveler bitti mi? kahve göndereyim mi?
Suna’nın yanağı elimi yakar ve kıs kıs güler
duymamazlıktan gelirdim
bir avuç sıcaklığı yeterdi sevdamıza
konuşmadan akşamüstüne kadar oturur
aşk ateşi ile alev alev yanardık
eskileri çok eskileri anlatıyorum
sanıyorum yıl bindokuzaltmışyedi
İslambey caddesinde her cuma kurulurdu pazar
kahveye ulaşmak için kimseye rastlamadan
insan kalabalığında kaybolma isteği
o yıllarda ayıp sayılırdı çocukların aşkları
komşular görecek diye korkardık
sevginin günahı affedilsin diye Suna
mutlaka üç ihlas bir fatiha okurdu
hiç aksatmadan gittiğimiz her hafta
mareşalin mezarının başında
cuma günleri öğleden sonra
O’nu sevmek tanrının atıfeti olmalı bana
İnanmıyor olsak da el açar katılırdık
Piyerloti eskiden böyle değildi
alabildiğince tenha
Suna ile benim için ise kaçamak yeri
üstüne bir de yağmur yağarsa
kimseler olmaz kimseler uğramazdı
mavi yeşil de kaybolur teni ten yakardı
saatlerce bakışır hiç sıkılmazdık
İST. 12. 09. 2010 / 01. 15
5.0
100% (1)