8
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2256
Okunma

Ölüm ıslığı çalan bir gece
Faili meçhul yalnızlığım(n)a refakat ediyor öylece..........
Yakub’un sabrıyla gelen Azrail,
Firari kaçınılmaz bir son yaklaşırken.
Son nefeste yine aşk, aşk............
Uçurum kenar özlemler hicranın karanlığında vals yapıyorlar,
Gaz lambası şavkının bırakan Kamer.
Kuru toprak parçası avuçlarımda.
Gözlerimde hüzün rimeli .
Yüzümde asılı kalır tarih sayfaların tozlu rafları...............
Sana söylemediğim o kadar sözcükler var ki cancağızım.
Buram buram hasret kaldı şehr-i İstanbul’a,
Senden üryan kaldı cümlelerim,
Her bir şeyi unuttum başta kendimi.....................
Bir martı maviliğini söküyor kanat çırpışında
Dar-ı acun alfabesinde tek bir harfte dururken yaşam.
Beyaz duvaklı bir kağıda boylu boyuna uzanmış sarı papatyalar.
Zamansızlık lugatında sana kayboluyorum.
Yitiriyorum dilimin ucundaki bütün sözcükleri.
Uzaklarda dar bir sokakta hicran sirayet etmiş .
Dudaklarım(n)da koca bir boşluk.
Sen kokan şehr-i İstanbul
Nadasa çektim ism-i nazımın geçmedi mekanları.
Ve
Yaprak uçuyor ağaçtan
Göğsünden yaralı gündüz, gece devrederken özlem yanıklarını.
Kalemin sen olmayan yönü ,
Bir varmış bir yokmuş masalında kaldı.
Sana susuyorum hep can sızım
sana bakarken yitiriyorum benliğimi yavaş yavaş
Hani tereyağdan kıl çeker gibi ....................
Süleymani lâlliğim,
Boynu bükük ram bir beden
Ve
Kimliğini yitirmekte olan bir beden,çıkmaz sokaklarda
Bir teslimle başladı hayat
Bir teslime noktalanacak zamanı geldiğinde...........
Sevda coğrafyamsın.
Hudutlarını çizmeye korktuğum.
Başkenti yine sen .
Her bir hakta bütün mukaddesliğin dolup taşarken
Mescid-i Haram’dan bir parça,
Mescid-i Aksa’dan bir fincan,
Dört incilden biri kadar cezbedecek öyküler sığdırdın yürek hazneme .................
Zaman celladım olurken son isteğimi sormaya koyuldu.
Sokul, satır aralarıma cancağızım
Her zaman ki gibi başın(m) dik,
Yüreğinle, şah damarını ayaklandı alyuvarlarım
Hangi lehçede ?
Hangi sözcük?
Hangi harf seni anlatmama imkan vermez ki can özüm?
Senden başka mekan mesken bilmedi.
Maviliğinden başka vatanı kutsallaştırmadı canı(n)m?
Dillendirmediğim o kadar sözcük var ki cancağızım...........
Kız kulesi, Züleyha özlemlerimi mütercimliğini soyundu gecenin ayazında
Avaz avaz bağırdım, seni sevdiğimi Eminönünde
Meryem’in susma orucunu tekabûl eden Haydarpaşa,
Mavi tren sözüm oldu, dudak kenarı hasretimin
Avuçlarımda süzülen tuzlu su özüm(n) giden ince uzun bir yol alıyor ,
Tazelenen günden.
Yanı başında antik saatin tik takında demlenen senli cümlelerim.
İstiklal caddesindeki kalabalığa inat hicranı paylaş ekmek arası umutta
Yedi tepede gürlemiş deliverenler buğday coğrafyan(m)a sıyırdıklarını,
Battıklarını boş ver.
Gelir geçer....................
Kar yangını yüzüm,
Laleye benzeyen dudak acuna düşen ismim.
Küllenen kalemde arda kalan
Kanadı kırık bir serçe
B(s)en gibi bırakılmış Azrail’in koyununa
Vuslata şerh düşen zamanda..............
Gece medd-ü sena ederken gök kubbeyi kalan mühendise
Ve
Antik bir saatin tik takı delip geçiyor sensizliğin sessizliğini
Beton duvarlarda asılı kalan geçmişe sıva geçerken,
Ben yüreğimi kör düğümledim yüreğine şehr-i İstanbul
Yak beni her bir sesli harflerin(m)de
Küllerinden doğur beni yine .
Bütün menziller sen olurken
Bineyim cam kenarı gelincik yüklü kırmızı bir trene.
Bir kalem,
Birkaç kağıtla çıkayım sen olan yollara cancağızım.
Sensizliğin sessiz çığlıklarını toprağa gömdüm.
Gök maviliğini giyineyim üzerime
Sana gelmeliyim ki cancağızım.
Benliğimi kurtarayım darağacında.
Soğuk bir hakimin hükmü önde sürürken hiçliğimi,
Karar sabah ezanında verildi.......................
Cennet girme yaşıma bekleyemem şehr-i İstanbul
Sakın def etme beni surlarında.......................
Fatih, (d)ağlama duvarını niyetlenirken
Kaç gönle yataklık etti?
Kaç aşığa neşter olup,irin toplamış yüreğine sardı, sarmaladı?
Kaç şaire ilham verdi ki senin eşsizliğini yazmayı medet bildiler?
Altın yaldızlı sen kokan tarih satırlarında özün(m)e yürüdüm
Anemas mahzenine kaldı hicran
Hüsnüyusuf tazeliğinle gel buğday coğrafyama
Bırak avuçlarıma zemzemini
Varlık sayfana kat beni en yalın halin(m)le.................
Hadi!Vur, beni Florya sahiline
İsm-i nazımının geçti sahilde endamınla......................
Hadi!Savur beni deli lodosunla yaşlı gözlerinde mevzilenmiş tuzlu suları
Yüreğimi bıraktım adın geçtiğin her sözcüğe
Yazgıma düşerken cemre misali
Vuslata vaat edilmiş yarınları(n)m var heybede
Susuyorum sana harf harf
Moda’nın içi kalabalık hali dile geliyor bir saksafonda.......................
Zamanın ıssız sokaklarında avare dolaşırken
Emirgan laleleri yine gizemli kadehlerini açtı maviliğine
Ne fısıldayacak kim bilir?
Susuzluğumu hangi göl doyurur beni cancağızım?
Panagia kollarını açmış beni bekliyor sabırsızca
Sevdaya dair ne varsa s(b)ende
Şimdi
Hangi papaz günah çıkartmaya yeltenir Tanrının evinde?
gordion
11/07/2011
5.0
100% (8)