27
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
2351
Okunma

koynuna sarılıp nefesinle uyuyorum
kokunla besleniyor açlığım
biliyorsun
ama
yok
hâlâ daha yoksun !
sadece bakışlarının elleri tarardı saçlarımı
dokunuşların yavan günahlarında çatlardı körpeliğin duvarları
sen kumlara sarılmayı severdin
ben yeşile boyanmayı
anlaşamazdık
öfkenin deli kavgalarına karışırdı kıskançlığımız
cilveli tokatların barınağı , pembeye bürünmüş sakallarımız olurdu hep
altı üstüne gelmiş şehir
sıyırmalıydı artık ellerini
günün giyindiği kirâlık elbiseyi çıkartıp
yakmalıydı gecenin kandilini
sökülmüş ipleri ile tekrar üzerimize dikilir
yedeği olmayan ömür
dudağımızı çağıran sohbetlerin beklenen cevapları
en uzun süreye çekilir
ve başlar dildeki arzular söylenmeye
sözleri çarşafa dolanır , çarşaf keşkelere
ordan
burdan
derken gerisi kendiliğinden sızar içimize
cennetin tohumları bahçemize atılıp kaçılmış
hûrilerin kanatlarına işlenmiş âsûdenin kahkahaları
uykuya yenilen rüyâların tâbiri
karanlığa ışık şimdi
mübâh bir amelin vasıl noktası gerisi
kıyıya vuran köpüklerle yıkanıp anlar
kayalıkların sırtında kurutuldular
son , ölü dalgaların vasiyetiyle açıklanır
dünya vakti
ne seni yaşamaya ne de taşımaya yetti
24/06/2011
16;20
eMİNE
5.0
100% (34)