5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1269
Okunma
esrarım
-I-
“kutsal bir metinden çalıntı düşleri
gizlimde gezdirmenin onuruyla
bakışlarım şimşek dolanırdım
senden önce”
artık kıblesini şaşırmış bir mürit gibi aranırım
için için sezilen bir felaketi önleyememiş kahraman bozuntusu kisvesinde
gece kuytularındaki dolanmalarından anlamalı
kendi içine çökmüş üstüme gelişindeki cüretten ürkmeli
duvarlarımın arkasına çekilip
esrarımı korumalıydım
seninle çarpışmamalıydım bir gece yarısı
seninle örtüşmemeli
öpüşmemeliydi gözlerim
haddimi bilmek istemiyordum ki
hiç işim olmamalıydı yeni çözümlemelerle
sıradan bir hayata aday olmak için eksilttiğim onca kendimden sonra
içimdeki gizil sürüngenin kuyruğuna basacağını
aklını seveyim senin o cahil cesaretini kullanacağını
nereden bilebilirdim ki
uyutmak için onca cebelleştiğim
sinir bozucu
o boşamış olduğum kendimi yardımıma çağırmak zorunda bırakma beni
küstahlığımın sınırlarına ve yaşamın dışına fırlattırma yeniden
pireler için yorgan yakmaktan bıktım
bu saatte çıkma karşıma
“niye kimse anlamıyor beni”
olmasın artık
yeni kahramanlıklar
yeni oyunlar oynamak istemiyorum
bildiklerim yetiyor bana
OLdum ben
-II-
“…ve büyü bozuldu”
-derinlerindeki binlerce yıllık hazineleri önüme seren
asla sonu gelmeyecek
sonsuz katmanları olan
kazdıkça zevkten dört köşe olduğum bir höyüktün-
olsaydı ne güzel olurdu
gençliğine rağmen biliyordun
hayret nereden biliyordun
sadece işimize gelmediğinde “mış” gibi yaparız oysa
sahici bir intihara giden yol nereden başlar
“onu da biliyordum”
-bilinç kırılmalarının burgacındandı
algılama sorunları yaşarken ben
intiharın sahici yüzleriyle karşılaşmamak için arka sokaklardan dolanırdım
ama o gece nedense sular çok karanlıktı
ve ben ölebilecek kadar yaralı
bir süre öyle karşılıklı bakıştık
biri birimize atfettiğimiz onca anlamdan sonra
ve ikinci kez biri birimizi affettik
çok eski iki dost gibi vedalaşıp çıktık gecenin içinden
-III-
“…soul”
hani o ellerin ellerimde
gecenin bi yarısı
iskelede karşılıklı büyülenmiş
büyük bir hayretle biribirimizin gözlerinin içine dalmış
kalmıştık ya
enfesti
sonra sen İstanbul taraflarında uzakça bir yerlere gittin
sonra telefonların da
ucunda birileri yoksa ne denli can sıkıcı olduklarını keşfettim
sonra yol duvar olmuş
bir türlü gökten elma düşmemişti
derken günlerden bir gün
o günmüş meğer
sonra bir türküde nefeslerin karışması geçmişti de
dipsiz bir espri yapmıştım
ve bir gece yarısı
nasıl olmuşsa bir nefese evrilmiştim
sonra sana Hilmi “git”i çekmiştim de ()
bakışakalmıştık
tamam tamam biliyorum
sarhoştuk
çok sarhoştuk
çok çok hoştuk
ertesi gün pişman olmayacağımız cümleler kurmayı beceremiyor
ertesi günler biribirimizi nasıl karşılayacağımızı bilemiyorduk
ve ertesi geceler sonunda kavga etmeden ayrılamıyor
kendimizi neremize saklayacağımızı bilemiyorduk
iyi ki sizler vardınız
-IV-
“…kötüyüm ben”
karşılaşmalarımız birer meydan muharebesiydi
biri birimizi ne denli yaralayabileceğimizi bilmeksizin
öncesinde hiçbir tedbirin alınmadığı saçma bir rastlantıya dönüşüyordu gözlerimiz diğerini fark ettiğinde
sonra sıradanların muhabbetiyle girizgah yapıyor
biri birimizi kırmamak incitmemek için
her defasında tedirgin ve ürkek
el yordamıyla ilerliyorduk
ne zaman ki
konuşmalarımızda
o büyümeye ayarlı gözlerin
siyahın her tonunda
bana ışıl ışıl bakmaya başladığında
coşkunun koynuna süzülüyordum
sonra ne oluyorsa oluyordu
hep o kırılma anını kaçırıyordum
bakışlarında belirmeye başlayan
“bu da değil”mişler uçurumum oluyordu
-ve ben susma beceriksizi
özel değildim biliyordum
özeldim biliyordum
canlı hayvan borsasıydım
her akşamüzeri bi alan bulunuyordu
bıçaklanıp kesiliyor
sonra da yenmeden etim murdar sokaklara
yol kenarlarına atılıyordum
sokak köpekleri bile burun kıvırıyordu
en çok buna bozuluyordum
her gece diyetimi ödüyor
muhakkak kanımı akıtıyordum
düzenli olmaya bayılıyordum
her şey tastamam
tam olması gerektiği yerde ve gibi
ve beni gidi ikizler burcu
kişilik yarılmam doğuştan gelen bi güzellikti
başka kimseyi gerektirmeyen
tek başıma da çoğuldum ki
kendime hem baba hem oğuldum
hem katil hem maktül
“binlerce dansöz vardı”
benim iki yüzüm olmuş çok mu
-ne çok garanticiymişim meğer-
şiddetle harcıyordum içimdeki veledi
aklımı seveyim
ihanetinde bile kutsanmış seremonik
gerçekçi ve dehşetengiz
akıldışı ve duyarlı
sıradan ve kimliksiz bir yalan vardı
yalanım vardı ne kimseden az ne de fazla
katlanamazdım ki başka türlüsüne
-V-
“seni gizlimde gezdiremiyordum
açık da edemiyordum!”
ne çok ürkmüştüm
ne çok yardımıma koşan vardı
ne vakit dilim sürçse
iskender geliyordu mesela
ibnenin allahı
“yok abi o iş öyle değil” diyordu
oysa puşt biliyordu sapına kadar
her şey aslında tam da öyleydi
ama iyi geliyordu
yüreğimin kırılgan yerleri üşüdüğünde
murathan geliyordu
“ne o nurhan, bi derdin mi var?”
onunla karşılaşmak bile başlı başına iyiydi, o bi taneydi
“yok abi” diyordum
“içimin yıkanmış taşlıklarında suyun serin tadı var, birazdan geçer”
kim demiş “şiir kurtarmaz adamı”
ne vakit başım sıkışsa dünyanın bütün şairleri imdada koşuyordu
bütün şiirleri içimi ısıtıyordu
-VI-
“incinmiş halim en ince halimdi”
kuyumcu ketumluğuyla işlenmiş şahane bir ölümü haketmiştim
nurhan barut
) hem acıyım hem acının (
yalvacıyım ben
git!
benden yollara doğru
yollar sana dönmeden
…..
git!
benden yollara doğru
yollar bana dönmeden
Hilmi YAVUZ