Sessiz konuşuyor benimle kaldırımlar,
cevap veriyor sorularıma, tane,tane,
göz ediyor,vitrini ışıklı sıralı dükkanlar,
gel, diyor,
gel !
içerde, bizim sahne.

Adımlarım,

adım, adım takip ediyor yolu,
bir dükkan var, içi dışı pis kokulu,
ağır yanmış “yağ,” kokusu,
oturmuş, yemek yerdi bir insan,
burnumu tıkadım,geçip gittim yanından.

Sürtüne, sürtüne,
pek çok, insanlar geçtim kaldırımdan,
kimi, albeni yasemin kokulu,
kimi ter, uzaklaş benden kokulu,
araladım,duramadım,
yol boyu giden, o insanları.

Bir seyyar vardı, yol kenarında,
ondan, birkaç mısır seçtim,
yedim, yol boyunda mısırları.
o mısır, hoş kokulu,
kazığını, çöpe attım yürüdüm geçtim.

Biri geldi, karşıma,
o dost biri, eski bir tanıdık,
biraz sohbet ettik, sonra ayrıldık,
o, giderken dedi ki bana,
bu gün, alıverişte kazıklandık,
elinde çanta, devam etti yoluna.

Girdik kuyruklara, elimde faturalar,
girdik bankalara, borçları yatırdık,
bereket bir kız, yardım etti bana,
ama, cüzdanı bomboş bıraktık,
boş cüzdanı cebe katıp,uzaklaştık.

Yoruldum, çarşı pazar dolaşmaktan,
dilim damağım kurudu,susamaktan,
bir şişe, soğuk su aldım,
bakkaldaki, dolaptan,
bakkal dedi ki, bana,
terli,terli içme suyu, hasta olup ölürsün.
yine de, sözüne aldırmadım,
içtim kana,kana.

O gün adımladım, taş kaldırımlarını,
çarşı pazar, dolaştım,
güzel Antalya’ nın,
süslü vitrinleri seyrettim, yol boyu,
bol,bol güzellere baktım,
çiçekli parklarını, dolaştım.

Güllükte, denizin yosun kokularını,
İçime çeke,çeke gezdim,
kaldırımlarını, adımladım,
taş kaldırımlarıyla,tanıştım,
o güzel, Antalya ‘nın,
kaldırımlarını
orada bırakıp, ak denize baktım.