tanrı: ‘ben aşka inanmıyorum, hiç âşık olmadım o yüzden…
nasıl inanılmaz aşka? inanabiliyor musun böyle bir tanrı’ya!… aşka inanmayan hiç kimseye inanmıyorum ben…
aşk var!… annemin babamın başı üzerine yemin ediyorum ki, ben icat ettim, var, adını Nurten koydum aşkın, böylece kederler tarihine geçtim…
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ben yine sayfanızda biraz "isyankar yönü" ağır basan bir şiir okudum, ama içinde yine derinden kendine cesur bir "özeleştiri" olan.. bir ömrün muhasebesini tek bir pencereden yapınca şiirinizi anlamak mümkün, lakin derim ki bu satırları yazan yüreğin vardır bir bildiği.."beklemek" sadece anlamını taşımaz..ruhen manen beklentiler vardır "hakkında gizli"..budur belkide hesaplaşmanın isyankar yönü.. yorumları okudum; yüreğinizin ucndan kalemin kurşununa dökülen her kelime yeterince masum..argo sınırlarını hiç zorlamamış bile..nacizane kısıtlamayın derim kaleminizi...."yazınız içinizden geldiği gibi"... ve; son satırıma geldiğimde, internete bağlanmak artık kablosuzda oluyor, bilgilerinize derim.... saygımla.............
Çirkinliklere, haksızlıklara, tüm olumsuzluklara karşı asi bir kalemi olmayanlar, hiç bir şey yazamazlar. Asi bir ruha sahip olmayan insan hiç bir şeydir. Tarihte tek bir sima var mıdır ki, bulunduğu ortamla uyumlu olsun... Ben, asi insanları seviyor muyum? Beni hiç kimse sevmiyor, asi bir "herif" olduğum için; benim de, beni sevmeyenleri sevmeme hakkım var, değil mi? Ama yok, onları sevmediğimi haykıramıyorum ama, onlarla birlikte asi bir "herif" avcılığı yapabiliyorum... Neyse, gene özel konulara mı girdim, ne! Onlar, asi bir kalemle yazılan şeyleri de okumaktan yoksundurlar zaten. Pişmanlıklar, elbette özlemleri de, özeleştiriyi de dillendiriyor. Keşke... Benim önemsenebilecek baş keşkem, yaşanılan dramların içerisinde komedyen olamamamla ilgiliydi. Keşkeler düşünce sistemimizin baş tacı. Bunları paylaşabileceğin bir kağıt-kalemin olmalı mutlaka; yoksa pişman olsan ne, olmasan ne... 2004'te emeklilik ikramiyemle(birazda kredi katkısı var) bir ev aldığım Sarımsaklı'yı seviyorum. Karımın ve kızımın ısrarları olmasa İstanbul'a hiç gelmem. Karım, internette başka kadınlarla ilişki bulduğuma inanarak (aslı yok), Sarımsaklı'daki telefon ve internet kablolarını yolup attı, modemi de yok etti. Ya internet, ya ben, diyerek resti çekince de, "internette neymiş, tabii ki sen, karıcığım," diyerek, internet kullanımından vaz geçtim. (İstanbul'da kızımın internetini dahi kontrol altında kullanabiliyorum) Neyse hocam, açma kutuyu, söyletme kötüyü... KOAH Hastalığı ile madur biri masasıbndan helaya yolculuklarında bile birkaç mola vermek zorundaysa, bazı şeylere eyvallah demelidir... Kusura bakmayın, dağıttım gene... Herşey için teşekkür ederim...
Çirkinliklere, haksızlıklara, tüm olumsuzluklara karşı asi bir kalemi olmayanlar, hiç bir şey yazamazlar. Asi bir ruha sahip olmayan insan hiç bir şeydir. Tarihte tek bir sima var mıdır ki, bulunduğu ortamla uyumlu olsun... Ben, asi insanları seviyor muyum? Beni hiç kimse sevmiyor, asi bir "herif" olduğum için; benim de, beni sevmeyenleri sevmeme hakkım var, değil mi? Ama yok, onları sevmediğimi haykıramıyorum ama, onlarla birlikte asi bir "herif" avcılığı yapabiliyorum... Neyse, gene özel konulara mı girdim, ne! Onlar, asi bir kalemle yazılan şeyleri de okumaktan yoksundurlar zaten. Pişmanlıklar, elbette özlemleri de, özeleştiriyi de dillendiriyor. Keşke... Benim önemsenebilecek baş keşkem, yaşanılan dramların içerisinde komedyen olamamamla ilgiliydi. Keşkeler düşünce sistemimizin baş tacı. Bunları paylaşabileceğin bir kağıt-kalemin olmalı mutlaka; yoksa pişman olsan ne, olmasan ne... 2004'te emeklilik ikramiyemle(birazda kredi katkısı var) bir ev aldığım Sarımsaklı'yı seviyorum. Karımın ve kızımın ısrarları olmasa İstanbul'a hiç gelmem. Karım, internette başka kadınlarla ilişki bulduğuma inanarak (aslı yok), Sarımsaklı'daki telefon ve internet kablolarını yolup attı, modemi de yok etti. Ya internet, ya ben, diyerek resti çekince de, "internette neymiş, tabii ki sen, karıcığım," diyerek, internet kullanımından vaz geçtim. (İstanbul'da kızımın internetini dahi kontrol altında kullanabiliyorum) Neyse hocam, açma kutuyu, söyletme kötüyü... KOAH Hastalığı ile madur biri masasıbndan helaya yolculuklarında bile birkaç mola vermek zorundaysa, bazı şeylere eyvallah demelidir... Kusura bakmayın, dağıttım gene... Herşey için teşekkür ederim...
Öncelikle aramıza hoşgeldiniz sayın şair.Sizi ilk kez okumuş olmanın mutluluğunu yaşarken kaçırdığım şiirlerinizin de hicabını duyduğumu itiraf etmek isterim.
Öykümsü hitabetin yanında lirizmin doruklarında at koşturan, etkileyici şiir diliniz çok güzeldi. Yalnız küçük bir yerde itirazımı yapmak isterim.Her ne kadar Can Baba, Neyzen Tevfik gibi edebiyat tarihimizde örneklerini görmüş olsak da şahsi görüşüm argo yazımın şiire çok yakıştığını düşünmüyorum.Bu kadar yetkin bir kalemin pekala o argo kelimelerin ifade ettiği duyumsatışı eş oranda verebilecek bir zenginliğe sahip olduğuna yürekten inanıyorum.
Neden bu yol tercih edilir diye de kendime sormadan edemiyorum.Elbette sonsuz saygım var tercihinizdir nacizane bu da kendi görüşüm.Yanlış anlaşılmamayı umut ederek şiir yolunuzda başarılarınızın daim olmasını diliyorum.
şimdiye dek yazdıklarıma yapılanların içinde en hoşlandığım yorumu, tam da 3-4 şiir daha yayınlayıp, 7-8 aylık bir tatile çıkmak üzereyken okudum. (naçizane, İstanbul'da kızımla birlikte kışladıktan sonra, seçimlerden hemen sonra Ayvalık Sarımsaklıdaki kendi evime döneceğim. Tabii ki, önümüzdeki kış gene buradayım. Ha, bunu, sözü Sarımsaklı'da internetim olmadığına ve internetten uzak kaldığıma getirmek için yazdım.) Eleştirinize gelince, emin olunuz ki, bilinçli olarak öyle bir üslup seçmiş değilim ve söz veriyorum, o üsluptan arınmak için kendimi _bugünden tezi yok_ eğitmeye başlayacağım... Saygılar.
şimdiye dek yazdıklarıma yapılanların içinde en hoşlandığım yorumu, tam da 3-4 şiir daha yayınlayıp, 7-8 aylık bir tatile çıkmak üzereyken okudum. (naçizane, İstanbul'da kızımla birlikte kışladıktan sonra, seçimlerden hemen sonra Ayvalık Sarımsaklıdaki kendi evime döneceğim. Tabii ki, önümüzdeki kış gene buradayım. Ha, bunu, sözü Sarımsaklı'da internetim olmadığına ve internetten uzak kaldığıma getirmek için yazdım.) Eleştirinize gelince, emin olunuz ki, bilinçli olarak öyle bir üslup seçmiş değilim ve söz veriyorum, o üsluptan arınmak için kendimi _bugünden tezi yok_ eğitmeye başlayacağım... Saygılar.
Bu sadece bir şiir değil,herkesin yaşamından bölüm almış bir hayat hikayesi..İkizlerin bile doğum anı aynı zaman değilse yaşamda tek, ölümde..Tek başınalıkları sevmek gerek şair..Şiirinizi çok beğendim.
"en beter yalnızlık, kalabalığın ortasında, yalnız olduğunu bilmeden yaşanandır! yalnız olduğunu bilmeden yaşamanın, yalnızlığın en kötüsü olduğunu kimse bilmiyor. bir ben biliyorum, bunun için bütün okulları bitirdim…" değerli yorumunuz için teşekkür ederim, efendim.
"en beter yalnızlık, kalabalığın ortasında, yalnız olduğunu bilmeden yaşanandır! yalnız olduğunu bilmeden yaşamanın, yalnızlığın en kötüsü olduğunu kimse bilmiyor. bir ben biliyorum, bunun için bütün okulları bitirdim…" değerli yorumunuz için teşekkür ederim, efendim.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.