13
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
2041
Okunma

Doğumuyla başlayan bir yoldur insanınki.
Yoldan gelmiştir,
Yorgundur…
Küçük bir bebekken daha,
Minik elleri ve acıyan dizleri üzerinde,
Sürünmeyi öğretirler;
Büyüdüğünde mesafeler kat etmesi adına…
Çocuk olunur sonra.
Okul yılları,
Mahalle sokakları derken
Başlanır yürümeye.
Çocuk gözüyle,
Bir çift yeni ayakkabıdır mutluluk;
Belki de, bir bisiklet.
Birinde adımlar,
Diğerinde pedallar;
Yollara vurulacaklar…
Bir vakit ‘genç’ diye seslenilince
Fark edilir; zaman akıp gitmiştir.
Çocukluğu yanında sürüklemiştir…
Sorumluluk bilinci,
Benliği makam tutar.
Artık koşulmalıdır;
İnsan büyüdükçe, yollar da uzar...
Yağmur, çamur demeden,
Veya güneş kavururken tepede,
Onca engele rağmen,
Bazen tökezleyerek; ama hiç vazgeçmeden
Koşulur ufuklara…
Heybede;
Her şeye ve herkese rağmen yalnızlık,
Tuhaf bir kimsesizlik kokusu düşlerde…
Soğuk raylarda ilerleyen bir trenin acı çığlığı
Uğuldarken kulaklarda
Veya bir otobüs terminalinde
El sallarken herkes;
Yolların nereye varacağı bilinmezliği
İşgal eder hafızayı…
Derin düşünceler baş gösterir…
Alındaki çizgiler yollar gibi uzarken,
Yaşlılığın kapıyı çaldığı hissedilir.
Önce saçlar ağarır,
Çukurlaşır o gözler,
Bel iki büklüm olur…
Adımlar da yavaşlar…
Vazgeçilip aynadan
Dönüp geriye bakılınca görülür;
İnsan hayatının yorgun bir özgeçmişten ibaret olduğu…
Ömür boyu mesafede, sona varamamıştır,
Çünkü insan sona değil, son insana yakındır…
Manevi bir yoldur aslında hayat;
İnsandan Allah’a, uzanan bir seyahat…
______________________________________________ yağmurun izi
fotoğraf: Tuncer Canseven Oylat/Bursa