9
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
3608
Okunma

(göçmenliğin 50 inci yılında Hilmi Yazgı’ya)
Ne doğduğumuz topraklar kucakladı bizi
ne doyduğumuz topraklar ah küçüğüm
gurbet ki sancıyan bir yaraydı kayıp mektupların satıraralarında
anılarda sakladığımız bir mendilin içimizde sessizce kanamasıydı hasret
Ne zaman bir tren sesi duysak yüreğimize inerdi gurbet acısı
bozkırlar çağırırdı bizi ırmak ırmak
mordağların türküleri çağırırdı, gidemezdik
turna kanatlarına yükleyip özlemlerimizi
yüreğimizi gönderirirdik geldiğimiz yerlere
memleket çekerdi bizi yol yol yazgılarımızın kara çizgisinde
bir yanımız durmaz giderdi, bir yanımız burda garip kalırdı
bir türlü almazdı aklımız ayrılığı, ısınmazdı içimiz yad ellere
biz ki acılar çağında doğduk küçüğüm
yokluk, yoksulluk çağında büyüdük
kırık tahta bavullara koyup gözyaşlarımızı
bırakıp çitimizi, çubuğumuzu kerpiç bir damın koruğunda
yaslanıp yüreğimizin ağrılarına
kahır kahır efkar taşıdık gurbet ellere
sen nerden bileceksin ki
nerden bileceksin ki
kimsesiz yollara umut taşıdı ellerimiz
yorgunluk taşıdı ayaklarımız tanımadığımız diyarlara
bir lokma ekmeğin hatırına, avuç avuç gözyaşı taşıdı
gün oldu hüzünlendik, acıyla çırpındı bedenimiz
ürperdik beynimizin hücrelerine değin
gün oldu oturup ağladık gurbet evlerinde
özlemle, acıyla burkuldu yüreğimiz
dertli türkülerle inledik durduk
duyuramadan sesimizi kimselere
gün oldu yalnızlığı eş, kimsesizliği dost tuttuk
gün oldu
kokusunu sevdiğimiz çiçeklerin adını bile unuttuk
her gece hüznün ağırlığı düşünce karanlıklara
alıp başımızı ellerimizin arasına düşündük kara kara
yüreğimizin üstünde bağdaş kurup otururdu acılar
mühürlenirdi ağzımız suskunlukla kıvranırdık
ah! acıların dili olsaydı neler anlatırdı kimbilir neler?
Ne doğduğumuz topraklar kucakladı bizi
ne doyduğumuz topraklar
neler çektiğimizi
sen nerden bileceksin ki, ah küçüğüm…
5.0
100% (11)