6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1549
Okunma
Asfalt rengi her yer.
Gök mavi
Güneş sarı değil artık.
Okul yolundaki ıhlamur ağacını kesti Erhan abi
Kestanelerin dalları kırıldı.
Dutlar yere döküldü.
Domateslerin salçası çıkmadı
Arılar bile bal yapmadı bu yaz.
Rengi soldu okulun.
Çocukların eski neşesi yok.
Benimse gözlerim yolda
Her an geliverecekmişsin gibi bekliyorum.
Sen yoksun ya.
Sıraların üzerine sevdalıların ismi kazınmıyor.
Doğum günlerinde kimseye iyi ki doğdun denmiyor.
Sevgililer gününde kırmızı gülleri unuttu kızlar.
Yollarda barikatlar kurmuyor zibidiler.
Kız yüzünden dayak yemiyor artık erkekler.
Buna en çok ben seviniyorum.
Çünkü her dayakta araya girip ara dayağı yemiyorum.
Sen yoksun ya.
Bağlama çalmıyor Anıl teneffüs aralarında
Berfu gitarın tellerini okşayamıyor.
Ayşe, sol yanım ağrıyor anne diyemiyor.
Ünal, Urfa’nın etrafındaki dumanlı dağları unuttu.
İkizler tandırı söndürmüşler
Artık çıkmıyormuş sıcak lavaş, dürüm edip de yiyemeyeceğiz
Benimse kırmızı arabamı çaldı hırsızlar.
Aysel’e de git başımdan diyemiyorum
Çalmıyor Haydan Fm’de portakal çiçeğim şarkısı
Sen yoksun ya
Tir tir titriyor içim
Ağlıyorum sessizce her gece
Oysaki en son
Askere giderken anneme sarılırken ağlamıştım.
Erzincan’ın kuru ayazında nöbet tutarken bile
Üşümemiştim bu ağustos akşamındaki gibi
Çöl sıcağı bile ısıtmıyor artık beni.
Senin yokluğunla birlikte
İklimi değişti bu şehrin.
Yaz yağmurlarında bile çamur yağıyor artık.
Suları kurudu Filyos nehrinin
Sen yoksun ya
Artık kıskanmıyorum Seka caddesinde sarmaş dolaş gezen aşıkları
Yüreğimle birlikte ezilmiyor parke taşları
Kahverengi’de çay molası vermiyorum
Çekoder’de kafayı çekmiyorum.
Sen gittin ya
Şiir yazmayı da bıraktım ben.
Çünkü yüreğinde yangınlar oluyor insanın.
Kül kalıyor bir yerinde.
Akdeniz çamlarına benziyor.
Tutuştukça tutuşuyorsun.
Kekik kokusu siniyor üzerine.
Dumanlı dağlarında Karadeniz’in bir ceylan gezerken
Yüreğine bir inme iniyor.
Yakamozlar ışıldarken Amasra akşamlarında.
Dalıp gidiyorsun uzaklara
Ne bir balık selam getiriyor
Ne de uçan martılar.
Sen gittin ya
Ağrı dağındaki yalnızlığı yaşıyorum.
Dik durmayı öğrendim
Dağ keçisindeki inatçılığı
Ardıç ağacındaki asaleti hatırladım.
Kumsalda ezdiğim kumlar
Yüreğini hatırlattı.
Her şiirde kan çanağına döndü gözlerim.
Her tuşa vuruşta
Bir şeyler saplandı yüreğime.
Ne çöl sıcakları ısıttı içimi
Ne de Karadeniz’in serinliği avuttu gönlümü.
Oysaki papatyalar
Gelincikler
Kır çiçekleri kaplasaydı her yeri.
Dumanlı dağların ardındaki gizem
Karacaoğlan’ın dilindeki sitem olmasaydı.
Ciğerimde tütün yerine portakal
Nefesimde afyon yerine kekik koksaydı.
İşte o zaman
Yokluğun koymazdı belki bana.
23.08.2007