2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2328
Okunma

Videosunu izlemek isterseniz;
www.youtube.com/watch?v=XnrVmbLdrGA
Şehrin Dört Yalnızı – İki
“Salim Bey”
(İstanbul’un bilmem neresinde bir balıkçı kooperatifinde sandal üzerinde muhabbet)
Hayırdır? Niye sordun şimdi sen
Durup dururken Salim beyi?
Hakkaten de belgeseli yapılacak adamdı,
İsabet olmuş. Gastelerde yazmıştı bi ara onu
Kitap bile yaptılar, okudun mu?
Bu anlatcaklarımı herkes bilmez.
Eski tanırım, çocukluktan.
Aynı mahlede büyüdük biz
Benden küçüktü o, bir yaş var aramızda.
Adı gibiydi. Tüvana adamdı gençken
Güçlüydü, kuvvetliydi. Güvenilirdi.
Gençliğinde epey güreşmişti, derecesi vardı
Yaa, her şeyden önce özel dostumdu benim.
Gözü karaydı, kavgayı sevmezdi
Ama mecbur kaldımıydı, iki üç delikanlıyı alır
Yerden yere çarpar pestilini çıkarırdı alim’Allah
Yalnız takılırdı hep.
Kaveye falan çıkmazdı.
Arada akşamları gelirdi limana
Doldururdu nevaleyi bir iki poşete
Bende biraz bağlama çalarım ya, amatörce
Beraber çalar söylerdik, anlatırdık karşılıklı.
Kime iyilik yapsa illâ zararını görürdü
Yine de vazgeçmezdi huyundan.
Ama herkesi dost seçmezdi.
Hey gidi günler hey…
Muhabbetine doyulmazdı. Çok okurdu
Sular seller gibi anlatırdı, ağzım açık dinlerdim
Bazen diğer balıkçılarda gelirdi, kimsede ses yok
Salim hazreti Âdem’den bi başlardı, bu günlere kadar
Neler anlatırdı neler. Eğer dinlersen sabaha kadar
En son o kalkardı, dinleyenlerin hepsi hayran
Sesi de çok güçlüydü, liman inlerdi
Yoldan geçenler bile durur dinlerdi
Su içer misin delikanlı? Peki.
İnsan sevdalısıydı Salim kardeşim,
Hele çocuklara, gençlere bayılırdı.
Nerde görse konuşur, dinler, zaman ayırırdı, tek tek
Üşenmezdi, her sorularına cevap vermeye çalışırdı.
Babalarıyla görüşmezdi pek, çocuklar ailelerinden çok
Bizim Salim efendiyi dinlerlerdi, lafını ikiletmezlerdi
Dekoratörlükle geçinirdi, sanatkârdı
Hem zanaatkâr hem sanatkârdı yani
Ben ilkokuldan sonra bıraktım, o meslek lisesini bitirmişti
Üniversiteye başladığı sene tanışmışlar hanımıyla
Bi karış kadın, sarışın, Karadenizliymiş
Âşık olmuşlar, ertesine evlenmişler
Evlendi de gördü dünyanın kaç bucak olduğunu
Kadın devam etti okula, ama o çalıştı hep
Yarım bıraktı üniversiteyi, sonradan uğraştı
Çocuklarıyla beraber okumak istedi ama olmadı
Hanımı mezun oldu okuldan. Sonra oldu çocukları.
Feride doktor oldu büyük kızı, Fatih kafeterya işletiyor
Bir de küçük oğlu var Semih, futbolcu oldu sonradan.
En hayırlısı da oydu, sık sık ziyaret ederdi Salim’i.
Feride doğduğunda işleri bozuktu
Kaval çalardı ek gelir olsun diye
Bar, kafe, konser, kaset takılırdı
Plastikten kendi yapardı, iyisi ahşaptan
Ama pahalı, en az iki yüz elli lira tanesi
On liralık borudan on tane açardı Salim
Güzelde çalardı ha, hem ağlatır hem oynatırdı
Müptelâları vardı, öğrencileri de vardı.
Gariban babasıydı, para almazdı hiçbirinden.
İhtiyacı olsa bile alamazdı, utanırdı, kıyamazdı…
Zavallının eski kavalları vardı bir tanesi tarihiymiş
Hepsini öğrencilerine hediye etmiş, kendine kalmamıştı
Balkanlarda savaş çıktığında kalktı oralara gitti
Sonra döndü Kafkaslara gitti. Deprem olmuştu
Erzincan’da, Afyon’da, oralara da gitti
Yardım dağıtmış hastalarla ilgilenmiş
İyi geliyordu bu seyahatler ona
O zaman daha çocukları doğmamıştı
Çocuklar büyürken gitmedi, gidemedi bir yere
Çocuklarını çok severdi, bayılırdı onlarla vakit geçirmeye
Ama karısı ona bile bir bahane bulur, huysuzluk çıkartırdı
Yengeyle pek geçinemezlerdi nedense, anlaşamazlardı
Ne zaman güzel bir şey olsa
“İllâ kavga olur o gece evimizde” der üzülürdü
Tuhaf di mi? Ama öyle işte, hayata küstü adam
Sonra il il gezmeye başladı, bir de bağlama aldı
Çalar söyler anlatırdı, ozan gibi, âşıklar gibi
Cuma akşamından çıkardı pazar gecesi dönerdi
Bana da gittiği yerlerden hediyeler getirirdi, hatıralık
Benim barakanın duvarlarındakiler işte bak, ondan hep
Bizim balıkçı kooperatifinde bir oda da o tuttu kendine
İçini bir güzel dekore etti, çokta güzel oldu, görürsün az sonra
Arada gelir kalırdı orda, bir iki ahbabıyla meşk ederlerdi
Katılırdım bende. Öğrencileri de gelirdi bazen.
Üç duvarı tavana kadar kitap doluydu
Hanımı evde istemiyormuş kitapları
Ben ölünce okuyanlara verirsin dedi bigün.
Özel adamdı. Güzel insandı. Farklı, sıra dışı biriydi.
Çok genci kötü alışkanlıklarından kurtardı.
Umreye beraber gittik, kendini yazdırırken
Beni de yazdırmış meğer nasıl şaşırmıştım
İyi ki gitmişiz, gezdik o rehberlik yaptı bize
Allah razı olsun, sonra hacıda oldu Salim
Bana nasip olmadı daha, kısmet.
Çok tövbe ederdi, pişmandı hatalarından.
Bi ara dul bir hanımla sevdalanmışlar birbirlerine
İki üç yıl yaşamışlarda beraber. Dünya güzeli bir hanımdı
Sonra bıraktı kadın, ikinci olmak ağır gelmiş, haklı tabi
Yengenin haberi olmadı, çocuklarında,
Sır olarak kaldı aramızda
Bak bundan da bahsetme
Üzmemek lâzım geride kalanları
Demek sende sevdin Salim kardeşimi
Peki, onun şiirlerini biliyon mu? Bilemezsin tabi.
Bana vermişti ölmeden evvel, üç defter dolusu şiirleri
Ta bir sene öncesinden. Anlamıştı sanki gideceğini.
Bazen okurum sıkılınca, hem gülerim, hem ağlarım
Anlattıklarının çoğunu bilirim, tanırım hep
Öyle güzel yazmış ki, su gibi akıyor hepsi
Başladın mı okumaya nasıl bitiyor anlayamıyorsun.
Bir iki yayıncıyla görüşmüş, anlaşamamışlar
Uğraşmadı bir daha da. Bıraktı peşini.
Becerebilirsen sen bastır dedi.
Geçen seneydi işte, rahatsızlanmaya başladı
Uykusuzluk derdi vardı, başı ağrırdı sık sık
Çoluk çocuğu tatile göndermiş
Geldiklerinde çalışma masasında bulmuşlar
Mektup yazıp bırakmış ailesine tek tek
Hanımı çok ağladı cenazede, pişmandı
Semih bir daha konuşmadı anasıyla
Çocuklar her biri perişan oldu üzüntüden
Hele torunu Ali ağlamaktan bayıldı çocuk
Feride’nin oğlu, tek torunuydu zaten…
Yenge annesinin memleketine taşındı cenazeden sonra.
Allah rahmet eylesin, tanıdığım en güzel insandı
Salim kardeşim yalnız yaşadı, yalnız öldü.
Bak bunu anlatma kimseye, bir gece öncesi
Geldi sarıldı bana, helâlleşti, uzun uzun baktı gözlerime
“Noluyo oğlum?” Dedim. Başka bişey demedi
“Hakkını helâl eder misin Fadıl abi bana” dedi
“Bin kere helâl olsun kardeşim” dedim
O da hakkını helâl etti, gitti…
23.04 – 24 Nisan 2011 İstanbul