1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1869
Okunma

Şehrin Dört Yalnızı – Bir
“Cavidan Hanım”
(İstanbul’un bilmem neresinde
Bir hanım kuaförü salonunda)
Kendisi burada değil
Ama Allah’ı var güzel hanım
Çok güzel hem de. Öğretmendir.
Otuz beşine yeni girdi daha,
Ama gören yirmi beş sanır.
Birde kızları var, pek şeker
Oda on yaşına girdi geçen ay
Adını da Sinem Naz koymuşlar
Annesinden güzel olacak belli
Şimdiden bir naz, bir endam
Bahtı güzel olsun, âmin…
Kocasını pek bilen yok
İşi gereği gezermiş sık sık
Esmer bir bey, irice epey
Sabah evinden çıkarken görürdüm
Bir gün saçlarını yaptırmaya geldi
Yüzünden düşen bin parça
Sordum, söylemedi ama
Anladım bir derdi olduğunu
Fazla sormadım, iş bitti.
Zaten son müşterimdi o akşam
Bi yorgunluk kahvesi yaptım.
Karşılıklı içtik, sohbet ettik
Daha doğrusu ben anlattım
O dinledi kuzu kuzu, yazık.
Dayanamadım, sordum
“Senin ne derdin var kuzum?” Diye,
Ah ah, sordum ama dinledikçe üzüldüm.
Yirmi dördünde gelin olduğunda
Yine ben yapmıştım tüm ailenin saçlarını
Allah’ım bir görsen nasıl güzel bir gelindi.
Fotoğraf çektirmeye gitmişler çıkışta
Resimlerini çeken delikanlı bile vurulmuş
Bir ilgi, bir iltifat kıza. Ama kızın günahı yok
Az kala olay çıkıyormuş orada
Zor tutmuşlar kocasını. Adam haklı.
O gece düğüne bizde davetliydik,
Herkes Cavidan Hanımın güzelliğini söyledi.
Neyse işte, bu da şimdi nereden geldiyse aklıma…
O güzel kızcağız affedersin
O kazma gibi adama hanım oldu ya
O adamda bunun kıymetini bileceğine.
Hep böyle değil midir zaten?
Adam haftanın yarısından fazlasını
Dışarıda geçiriyor zaten işi gereği
Cuma gece yarısı dönebiliyormuş eve
Pazartesi sabahı tekrar düşüyormuş yollara
Cumartesi öğlene kadar uyuyormuş
Hadi yol yorgunluğudur der anlar insan
Ama kalkar kalkmaz iki kelâm bile etmeden
Yallah sen kahvehaneye, olacak iş mi canım?
Dur daha bitmedi, hadi bari akşam gel
Yemeğe beraber oturun değil mi?
İnsan ailesini özlemez mi?
O yavrucak dört gözle bekliyormuş babasını
Gelse de sarılsam boynuna, sohbet etsek
Gezsek dolaşsak dermiş hep yavrucak…
Ama kazma işte, odundan adam olur mu?
Bende bozdum ağzımı. Benim boşadığım herif gibi
Oda böyleydi, eve yatmaya gelirdi sadece otel sanki.
Neyse can cazım sonra Pazar günü yine
Tüm gün yatar, zor çıkarmış yataktan
Gezelim, tozalım dese hanımı kızı
Para verirmiş siz gidin dermiş
Ana kız üzülür beklerlermiş
Beyin keyfi gelsin diye…
Kalkınca yine bulurmuş kendine bir eğlence
Yok balığa gideceklermiş, yok maç varmış
Sonraları zamanla içkiyi de abartmış
Eve sarhoş gelmeler, eziyetler.
Ah ah, berduşluk girdimi adamın kanına
Kolay çıkmıyor sonra. Azıtmış iyice herif
Gittiği yerde dost mu ne tutmuş kendine
Gül gibi kadını evde perişan
Çocuğu şefkate muhtaç, sen git
Evin nafakasını da pavyon karılarına ver.
Bir iki konuşmak istemiş kızcağız
Elleri kırılsın dövmüş birde üstüne…
Ne dersin? Ne denir bu durumlarda?
Sustum. O da sustu ağladı, beni de ağlattı.
Bak bunlar aramızda kalsın, kimseye deme
Boşanmayı düşünüyormuş Cavidan…
01.10 – 23 Nisan 2011 / İstanbul