8
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1740
Okunma

Bu tahvilleşmiş seslerin eşiğinde
Yavaş yavaş indik tepelerin görüntülerinden
Biliyorum anlamadığın şarkıların düşüşüydü şah damarına
Ben mahkûm oldum sebepsiz sanrılara
İçine işlemişti gökkuşağından sarkan semboller
Oysa ne duymuştun ne görmüştün çölün şairini
Dağlar şaha kalkınca üzülmüştün kader boyunca
Duyguların açınca bahar esintilerinde
Öldürdün beni yaşatmadın ebediyetimi
Ellerin çekti ipimi kapanınca sayfalarım
Ben isterdim ki uçurumlarım merdivenlerim olsun
Sadece rüyalarımda düşeyim cehennemine
Uyanınca alsın rüzgârların cennetine
Bebekler gibi sevin unut hayatın kavislerini
Ömrünü krizlerle ezdin uçurdun köprülerini
Ezgiler oldun enstrümantal anlayamadığımız
Boynuz kötü anlama gelirdi kullanmazdı kimse
Sürünüp saman sarısı harmanların bitişinde
El çekip ekin mevsimlerinden habersiz
Kararan yanlarını sür ışığın yüzüne
Yaşlanan aktör kapkara toprağı öper
Ruhunun bütün kamburlarını kabullünde gel
Kırk şiirle geldim dergâhının eşiğine
Aynı şarkıyı dinledin soyunurken imtihanlara
Zirveleri aşarken ufuklar düştü cebinden
Ben yine sendeyim ellerindeyim kararlı
O şarkıyı dinlerken yazıldı kaderin levhalarına
Şiir mısralarıyla doldun halsiz taraflarına hayatın
Ne ben bendeyim bana ne toprağa ateşe
Kayırdın kendini kaderinden mahkûm edilmiş benden
İlk çocukluk günlerini karıştırdın saçlarıma
Bebek ellerinle dokundum plastik alnına
Pazarlıksız içten sabırla bademler çiçek açarken
5.0
100% (5)