0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1059
Okunma
Bedenim bir kurtulur siyahî katranından,
Bütün kökler tutuşur; yaprak aşkı fısıldar.
Gönle murat saçılıp, dağılır dumanından,
Nur yağar damla damla; toprak aşkı fısıldar.
İlhamların rüzgârı ziyneti bezer durur,
Garip kalan gönlüme kevseri süzer durur,
Yangın olan yüreğim deryâyı sezer durur,
Yanar ateş telleri; ocak aşkı fısıldar.
Mekke’nin sokakları ruhuma “ lebbeyk “ sunar,
İnleyen zamanıma anka kuşları konar,
İklimim başka olur, yanar közlerim yanar,
Cennet girer düşüme; Burak aşkı fısıldar.
Medine’nin gülleri girer garip bağıma,
Yön verir damla damla ağlatılan çağıma,
Nurlarını zerkedip canlar verir ağıma,
Zikir titretir elim; kucak aşkı fısıldar.
Meclisimde yârenler kopartır endişeyi,
Dillerle huzur sunup getirirler neşeyi,
Yemyeşil muratlarla sarsarlar her köşeyi,
Neyler elesti üfler; sûznak aşkı fısıldar.
Elime derman gelip nur kuşanır kalemim,
Meltemlerim ruh verir, bir son bulur mâtemim,
Karanlık sükût eder, aydınlanır âlemim,
Umut yığar öteler; firâk aşkı fısıldar.
Saadetin nuruyla suya kanar vahalar,
Közlerim cuşa gelir, boşta kalmaz sahalar,
Pervâne’nin dilinde titreşir Fâtihâlar,
Rabbi yığar sözlerim; dudak aşkı fısıldar.