1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1385
Okunma

Çok sevdiğim ama bir türlü,lise yıllarından sonra doya doya görüşemediğim tüm lise arkadaşlarımı dikkate alarak, Nihatı sembolleştirip yazdığım bir şiir,bu şiirde tamamıyla hasret özlem ve ayrılık dolu....Anlatamayacağım çok güzel anıları bir kaç mısra ile paylaşmak istedim....Biz hep yatılı okullarda okuduğumuzdan ancak o hasretleri oradan geçenler daha iyi anlayabilir....slm
Oğlum Nihat!
Sen var ya,
Hakkâkten nankör birisin,
Yemekte beni ne kızdırırdın
Bir çayı bensiz içmezdin oğlum
Ne oldu,
Karanlıklara mı gömüldün?
İhanetleri sende doğruladın
Rüzgâra verdim o muhabbeti
Geçti gitti tarih devi
Çektirdiğimiz o resimleri
Sakladım göz bebeği gibi
Hala unutamıyorum
Geçmişteki günleri!
Onların hatırına yazacağım,
Aramızdakileri,
Kebanlı foto gediği
Nasılda götürdün içeri
Çığırtkanlıkları onu ezdirtmişti
Sinirlenerek birbirimize çıktık dışarı,
Artık hiçbir şey ilgilendirmiyor beni
Hatta sana karışsalar dahi,
Dediğin o günleri nere atmalı,
Mart seksen sekizde
Devrim Ortaokulunda
On kişi çullanmıştı sana
Tekvandoculuğunda onlara
Birer tekme savursan da
Benzetmişlerdi seni,
Kendi aralarında,
Pansiyonun önündeki
Merdivenlere ulaştığında
Yine ben çıktım
Senin karşına
Oturup Senaryolar kurduk
Sekizinci koğuşta
Kafanda kin doldurmuştun
İftardan sonra
Ömer’le buluşacaktın
Birlikte çıktık
Kulübenin yanına,
Nasihatler yağdırdı
Fırfır baba
Ne olacaktı senin halin,
Ömer’le seni aldım
İki koluma
Bir manevra yaptık
Beritan önünde
Savdık onu güzellikle,
Yine kaldık birlikte
Koştuk hemen Özak’a
Pansiyon kapanmadan önce
Bir çay yudumlamaya…
O günde bir aydınlık serptik
Koyu karanlığa,
Ama anlatamadık bunları
Malatyalı Yusuf’a
Ne adamdı be O,
Kimse görmezdi
Ne zaman yattığını
Kalkarken çaktırmadan uçardı!
Üniversiteye hazırlık
Onda bir hobiydi
Sende kafa bulup
Çektin yorganı…
Vatandaş Rıza
Dediğimiz Dursun’u,
Beyin hücreleri ayrılmış Biçer’i
Koğuşun mevlithanı Kaçar’ı
Molla gürcani lakaplı Baki’yi
Benim yeğen
Dokuzuyla ünlü Tahsin’i
Maden boğası şişirilmiş İrfan’ı
Baskilin sessiz serçesi Namık’ı
Dönemin Anıştayn’ı Bozan’ı
Kızarıp pancara dönen Çetin’i
Çok sevdiğim filozof Döger’i
Yorganın altında
Hayal kuran Muhtesin’i
Sivas elinin süt bebeği Şahin’i
Büyük İskender’in torunu
Küçük İskender’i,
Yemek yerken enerji tüketen
İnce Memed’i
Hızı cinlerden hızlı Alıcıyı,
Seyda Murtaza’nın
Gözbebeği Salih’i
Gece yolculuğunda
Kader ortağım Kazar’ı,
Benim gönüldaşım
Ve dostum Beroje’yi
Sekizinci kovuşta
Daha neleri neleri bırakmadık ki,
Oğlum Nihat hatırla bunları…
İnek Şaban’ın
Hababam sınıfını
Bizim sekizinci kovuş,
Sınıfta bıraktı
Ne günlerdi değil mi?
Oğlum Nihat!
Sen öyle bir adamsın ki,
Ahmet Yıldırım
Senden ne çekti,
Bedenci elinden illallah etti,
Boykot günü, Alıcı
Kazarla gezdi sınıfları
Ama iyi kandırdı seni
Disipline, müdür çağırdı beni
Dayattı bana senin ismini,
Perde arkasında
Tabiki biz çevirdik işi…
Fakat kimse bilmiyordu bizi
Yine de herkes
Gözünü ikimize dikti,
Filozof Yusuf da az değildi
Birde Karakoçanlı Cengiz vardı
O da işi hep alttan götürürdü…
Oğlum Nihat sen var ya sen
O günden bugüne nerdesin sen,
Hatırladın mı?
Site işhanının arkasında
Bizim tarihi çay evi vardı
Palulu Mahmut ağa
Bizi orada tanıdı
Yetmiş yaşında
Çapkın bir yanı vardı,
Bir gün Harput ta
Güzel kızlarla eğlenelim dedi
Bizde gülüp geçtik hani,
Neyse,
Ya beyaz çeşmenin oradaki deli
Ne biçim bir adamdı
Tartışmalarda az mı?
Bize dil döktürdü
Ne tartışırdık be
Zaten sana
Kimse laf geçiremezdi
Hala deliliğin üstünde mi oğlum,
Sen biçim adamsın be
Adam bir kere olsun,
Gitmez mi o günlere!
Ne yapacaksın o günleri
Bir kilo toz bir otobos,
Deyip dalıyor musun?
Yoksa karanlıklara,
Yok be oğlum, senin işin değil bunlar,
Ama kumrular aklını başından aldı galiba
Unutulduk gittik bir anda
Ulan Nihat,
Ben unutulacak adam mıyım be oğlum,
Yıllar geçti senden sonra,
Bir Nihat daha karşıma çıktı
Ama tüm sevdamı çalıp kaçtı
Sen neden düşürdün bunlara beni
Hiç sende utanma yok mu?
Oğlum Nihat sen var ya sen,
Son defa gelmiştin
Bize Almanya’dan
O gündür bu gündür
Bittim kahrımdan
Bıktım ulan albümlere bakmaktan
Çıkarttım Fenerbahçe gömleğini sırtından
Ne cimri adammış diyorsun
Belki içinden
Yanlış anlama oğlum,
Beni biliyorsun zaten
Gönül ne kahve ister ne kahvehane
Gönül muhabbet ister kahve bahane
Fener gömleği nedir oğlum,
Beni belki hatırlarsın diye
Sana biraz söylendim dilimden
Umarım beni anlarsın halimden
Yoksa bir daha geçmem senin semtinden…
Yıl:(10–11).01,2004
Saat:(2.40–12.50;13.00–13.30)
Kadıköy/İst.
EROL KEKEÇ