8
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1297
Okunma

masadaki güllerin kuruyup gitmesine alışık olan ben
alışamadın çekip gitmene
senden sonra hüzünle başlayan her güne
isyanla nokta koyuyor ’hicran’ dolu satırlar
mis kokan odam
ölüm kokusuyla dolup
taşıyor................................
Kız Kulesi;
Marmara’nın kıyıları boyunca uzanan gedikli mumu................
güzelim İstanbul’a
kışın alacakaranlığı
soğuk kuzey rüzgârıyla birlikte çöküyor
bacalardan incecik dumanlar
masal mavisi kanatlarıyla tutunan
kış kuşları gri gökyüzünde........................
verdiğin acı
sensizlikte de yakamı bırakmıyor görüyorsun cancağızım?
ve
yine şu gönülcazıma oluyor olanlar...................
sen bırakıp gittin
bense
yangından yangına koşuyorum her an
sensiz başlayan saatler
akrep ve yelkovanın birlikteliyle
Azraille başa baş
göze göz savaşmakta......................
sen yoksun ve dönmeyeceksin
gittiğin yer
neresi bilmiyorum
mutlusundur sanırım........................
hergece rüyümda seni görmem
yetiyor bu gönülcazıma
önce gülümsüyorsun
gamzen cesurca aşikarlığını gösteriyor
yağmur yüzün solgunluğunla
bir belirlenip
bir kaybolmakta
ellerimin sana uzanacağı vakit
burak olup
mavi halıda kaboluveriyorsun.
karabasan gibi çöküveriyor
gecenin zifiri karanlığı
ölüm kadar acı belki
ama
düşlerimde de beni terkediyorsun..............
ruhum;
deruni ve sûkün
kimi zaman
sözcükler;
seni unutturacak şekilde
birbirlerini sokuluyorlar
hicran;
gönlüme
içten olmayan iltifatlar sunmakta
hayallerimde güçsüz bedeni
eski görkemi kavuşmakta..............
bedenim;
meçhul bir kaderin buğusunun koynunda
17/01/2011
gordion
5.0
100% (5)