7
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1732
Okunma

Gizlemedim özgür lügatleri
Her gördüğüm hüzne nehir oldum
En ilk söyledim
Kilitsiz düşlerimi
Renklerin kördüğümünü izledim
Hem de bir ömür boyu
Figanlar devrildi üstüme
İğneledim, Kıl ipine bağlı İnsanlık kimliğimi
Gölgedeki takıntıları şerbetledim
Bakıştaki ıssızlığı menzilledim
Yalanlara,
Yalansız yalan söyledim
Tıpkı şairler gibi
Zoru ezberledim
Sorguladım, Sorgulandım…
Başlangıç noktama dönmeyi kabullenemedim
Ne yana gitsem iğreti düştü cümlelerim
Üşüyen cesetler diyarında
İşlerken aşk için ölmenin gerekliliğini
Günahların masumiyetini örtünüp
Gün batımlarıyla tanıdım zebanileri
Uzağında kalsam da şimdi
Kaybedilmiş bir ömrün son arifesiyim
Kaşımı eğip yakmadım
Kalbime yansıyan şavkın cemalini
Ertelenen yenilgiler
Zaferlerle sonuçlandırılabilir mi?
Kaç çocuk acı çekmeden büyür ki
Şefkatsiz bir anne ninni söyler mi?
Günahlar hangi kaba doldurulur
Bilmedim, bilemedim
Karanlığın döşüne sıkılmış kurşundu benimkisi
Nice kusurlar yüklendim
Ama…
Asildi, şah duran damar
Uymadı aksanıma
Köz yağmuru sebeplerim
Uğrunda öleceğim bir yârim olsun istedim
Demiri çürüten zehrini soludum yüzlerin
Bela meclisinin önünde korkuları çelikledim
Küfür ederek geçsem dedim
Utandım
Yeri deldim
Sinmedim…
Cesaretin yüreğini koydum aklıma
Düşmedim inatlara
Açıldı perde
Gördüm
İhtiras hâkimken şehvetin katlarına
Hayvansı duygulardı soyunan
İt doyuran koyunlarda
Aşk soysuz talana gebeydi
Mahremin çarşafı serilmişti ulu orta
İhanetin kızaran ufkunda
Çorak zevklerin dudakları ıslatıldı
Çakal pay koparttı
Meraklısını ayarttı yırtık bacak
Şehrin mağaralarında
Kadehler büyüttü engerekler
Şahmeranlar türedi ün pazarında
Örümcekler tuval oldu geyşaya
Sütunlar esnedi
Çamurlaştıkça Cleopatra
Mayınlar döşendi
Kıldan ince, kılıçtan keskin
Maveranın tam ortasına
İşte…
Taciz edildikçe ürkek seslerin alımlı çehreleri
İçim tırpanlandı
Kanadım…
Kaç kez yola çıktım ölmek için
Ruhsuz tebessümler,
Ardında çıplak ayaklı sancılar bıraktı
Toprağa atılan tohumdum, çatladım
Aklın yolunda
Aciz in faciasına soyunan duygularımın
Haşarı nesnesi ayaklarımı
Başımın üstüne koyup
Yıkımı mı yok ettim
Uykuları titreten kalem kırıldıktan kez
Bilirim, cellâtların duaları olmaz
Sevdalısı olduğum kızıl şafaklar sönmeden
Elbette, karıncalar çıkartmalı öçlerini
Rahatlatmalı içlerini
En acıyı güvendiklerimden aldım
Ebabillerin taşıdıklarından öğrendim
Kutsalın ibretini
Azmin makamında ihtilal kaçınılmazdı
Sabırla keskinleşti hançerler
Tanıdıkça küçüldü devler
Kapris sahibini kundakladı
Sırat günahla inşa edildi
Kaf, kurşuni bir sevdaydı
Çalsın, söylesin, eğlensinler
Kurtuluşum var
Ziyan olmadan ömrüm
Ey… Rahmeti doyuran söz
Şahadet benim ilk hakkım
Rükûdan başkaya eğilmez başım
Önündeyim nura giden kapının
Kavruk semtlerin kurşun kokulu sokakları yok artık
Ağ kayaların berrak sularına dalıp
Kırk gözeden arındım
Avuçlarımda
Zemheriden kalma güneş kırıntısı
Nasibini bekliyorum
Gün doğumlarının
Ben hiç kendime ağlamadım
Yuvayı terk eden güvercindi gözyaşlarım
Yüzümde sonbahar
Eylül gözlerim
Arşa yükseliyor sefil yakarışlarım
Katar, katar âminler dileniyorum
Benimle yarışan mahcup beden
İzine düştü derin vadilerin
Eyvahlar sur oluyor
Tövbeler örüyorken ukdelerim
Kölesi olduğum sahibim
Elbet ki açacak pencerelerini gök kubbenin
Nicedir,
Yüreğim aşk biriktiriyor
Asuman duygularım sebil
Bereketini istiyor sevgilerim
Biliyorum
Ölü kentte en çok ben öldüm
Utangaç katiller gibi
En çokta sevdiklerim vurdu beni
Gidiyorum…
Hani…
Tek gerçek ölümken
Yalan olan dünya
Bir varmış bir yokmuş
Ben değilmiyim yani…
5.0
100% (2)