6
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1574
Okunma

Bir şiir vardı adı eflatun.
Küçük bir çocuk gibi annesinin elinden tutar
O sokak senin bu sokak benim der gezerdi İstanbul’u.
Yaramazdı da zilli!
O minicik parmaklarıyla
Koca koca taşları toplardı avucuna
Hani olur da
Olur ya bir adam annesine laf atarsa
Atarım kafasına diye düşünürdü hep korkusuzca.
Çok hınzırdı çok
Mahalleli yaka silkerdi artık ondan
Her gün bir komşu kapıyı aşındırır
Eflatun oğlumun kafasını kırdı
Diğeri benim mandallarımı çaldı
Bir başkası oğlan mı kız mı bu? Anlayamadık canım der saçlarını yolardı!
Çok çekti mahalleli anlayacağınız bundan çok...
Bir şiir vardı adı eflatun.
Bir gün o doğduğu büyüdüğü mahalleye
Koşar adımlarla sanki soluksuz bir haber düştü!
Feryat figan çığlık çığlığa.
Ağlayan mı dersin âh edip göğsüne vuran mı
Kendinden geçip elbiselerini yırtıp paramparça eden mi
Ortaya karışık işte
Her şey vardı anlayacağın
İdrak’ı güç kabullenmesi zor bu gerçek karşısında!
Neydi peki bu?
Onca insanı deliye çeviren
Ve her şey bittikten gittikten sonra değeri bilinen
Bir şiir vardı adı eflatun
Gözleri bazen mavi’ye yeşile çalardı
Daha on dördünde akıllara zarardı
Ekmek almak için evden çıkmış
Bir kaç adam zorla arabaya atmış
Kafası kesilerek! Tecavüze uğramıştı...
3 Ocak 2011
Adnan Bilgiç
5.0
100% (5)