Bırakalım artık yoğurda katılmış sululuğu.
Göbek deliğimizden kahkahalar atalım biraz.
Keneler en çok insan vicdanına yapışırmış...
Gözleridir insanı iki yüzlü kılan.

Delikli ayakkabılarımızı vapur niyetine yüzdürürdük,biz..
Sahici kaptanlar.
Güneşlenmekten bronzlaşmış karıncaların,ayak bileklerinde halhal..
Çıplak ayaklı ağustos böcekleri bir romana koşardılar.
Şezlong’a göbeğini yatırıp sere serpe uzanan kaplumbağa..
Siz deniz taşlamaya devam edin...
Ama unutmayın ki,
Oynaşmanın tarihi, kumdan kalelerdir.

İki niyet-li tavşan..
Havucu gördüklerinde, tuttukları nefesi altmış ikide bozarlar...
Bayram sabahı küs kalınmış kaf dağı ziyaret edilir
mutluluk, hemen ardında..
Akrep, yapışırken dudaklarına yelkovanın..
Kulağından çeker zaman.
zamanı değil,zamanı..



Kadınların türbeye attığı paralar sayesinde, şifa buluyor kokladıkları tinerle çocuklar.
Babanın eli ağırdır, bu yüzden tokadı en fazla anneler atar.
Bunları söyleyen ben değilim, sıfatıma tüküren ayna...
Kafamda nufus patlaması,
Vücudum yüksek rakım.
Deniz kızı ile tanışmak isteyen pullu bir balığın, sakal tıraşı olduğunu düşünün.
Yada bırakın sadece ben düşüneyim.
Nede olsa bir pazar akşamı var aramızda..
Siz iyisi mi boş yerlerini doldurmak için hayatın, sıkışın.
Ağzımı bozmak istiyorum,
Sonra biber bulamayıp, tentürdiyot sürmek.
Bırakın ; Bütün ilaçlar bana gülsün.
Pardon, kaşıntınız mı var, sayın zyrtec?
Aldığınız nefesten rahatsız olmalısınız bayan ventolin?
Benim kim olduğumu biliyormusunuz !
Yağmura tırmanmaya çalışmıştım dün ?
Soru işaretlerine fazla takılmayın,
İlk içtiğim yakıcı içkinin ismini hatırlamıyorum henüz.
Genzimi yakmış olsa da çabuk geçiyor çocukluk.
Toplu taşıma araçlarında pencere köşesini seçenlerin, daha çok ağladığını düşünürdüm.
Uçuk daha çok yarasını gizler dudakların.
Dikkat edin ; yetkili ağızlarda hep birer sigara.
Görüş alanları dumanın tam içinde.
Onları izlemek, alt yazılı bir filme odaklanmak gibi.

Dudağımın tadını çaldı akşam.
Bir bardak su uzatır mı, yıldızlar..
Tutulmuş dileklerin canına değsin..
Pardon, dilime tüy ektirebiliyormuyuz?

21 eylül 2010.
İsmet BAYGIN.