6
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1426
Okunma
serseri bir zaman çarpar ıslak kaldırımları
parke taşların sırtında büyür hasret
ay ışığından çaldım fecir nağmeleri
sükunetin ıssız damında bekler
uzak iklimler sakinlerine dağıtırken
sokak lambasına tutunan umut
gülümse mesinden bile mahrum bıraktı yüreğimi...
doğallığını kaybetti insan süreti
herbir şeyin üstünde sanal eğreti
ne kadar ter döker fabrika kızı
sofraya kolay girmiyor fırındaki ekmek kokusu
umutların tükendiği yerde yaşam dinmeyen sızı...
"hayat bu işte anne" diyor
on yaşındaki bir kız torun
çok şaşırtan cevap derinden düşün!
"anlıyorum ciğerparem"
hayatın sunduğu şekerin tadı sana mahoş tu
şimdi tam idrak edemen
gördüğün o manzara kalbine kaostu...
ey umutlarıma siyahı giydiren tusunami
farzet hiç esmedin
hiç uğramadın bu sokağa
yaşayarak ögrendim acı ile tebessümü
gençliğimin siyah beyaz gel- git düşleri
en zayıf anında bile mağrur
oturur kasım akşamların yalnızlığı
içimde tuşlandı onca özlem
yüreğimde duydum mavi çırpınışları...
bir daha
bir daha sev demiş miydim
kırılgan eflatunları sahiplenirken
omirilik kemiğime oturan sonbahar
oyalar arı gibi hayalperest düşlerimi...
firari çığlıklar kopar sinemin en ücra damarında
yanılmalar olsa da hayatı sevmekten vazgeçmez
gözlerimden dökülür terli hüzünkär melodiler
sonra kireci beyaz yüreğimin odaları
ve efkärlı tebessümler geçip gider
ömrümün uzak iklimler sokağından...
5.0
100% (3)