6
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1401
Okunma

Merakımı mazur gör, oğuz soyundan mısın?
Rüştsüz isim vermeyen, Kayı boyundan mısın?
Kırk yıl hizmet mi verdin? Hiç bıkmadan sevince
Ne idin kahverengi, kahve çıkmadan önce
Kahverengi; kaç asır hangi adla yaşadın
Kahverengi aşkına, hangi ismi boşadın
Dağlara ne denirdi, ağaç gövdelerine
Şiir yazmaz mıydılar? Maşukun gözlerine
Kayaların giysi’si ve dağların rengisin
Sağlamlığın ölçüsü, merhametin dengisin
Uçup giden gençliğin, devam eden cengisin
Tecrübeli, yüzlerin, nakkaşı kahverengin
Ağırbaşlı olmanın remzi olursun bize
Rahatın sirayeti, renginden geçer yüze
Derin, derin düşünür, öyle başlarsın söze
Kahverengi nasihat, asla bakmaz tekdüze
Morarmaz insan yüzü, suçlu değilse eğer
Yüzler seni giydikçe, bulur zamanla değer
Çocuk beyaz bir sayfa, ömür mürekkep meğer
Yazdıkça kahverengi, kazaya dönen kader
Kahverengi; gözlerde aşılmaz sevda adın
Leyla olur, semtine düşse erkek ve kadın
Vaz geçilmez efsunun, her şeye geçer tadın
Dingin, ağırbaşlısın asla dolmaz miadın
Her telinden bin âşık, asılır saçlarının
Affına mazhar rengin, varsa da suçlarının
Himayesinde hayat, sanki avuçlarının
Yüzüme yar dizinde, değdikçe saç uçların
* Ne varsa yeryüzünde, insan için ibret vesikası
Ve yine insanın öz ve öz aynasıdır. Renkler benim zannımca
Kal dili hayatların hal ile eşyaya yansımasıdır. Biz insanlar;
Okuma huyunun Müptelası düşünme erdeminin fukarası oldukça
Kitap yüklü merkepler olarak anılacağız. Ve konuşmak yerine
A-NI-RA-CA-ĞIZ.
5.0
100% (5)