0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
809
Okunma

Ağlıyorum...
Kaçak bir mülteci gibi sızıyor bir damla yaş
gözkapaklarımın sınır kapısından dışarı
yakalandın yine ’bana’ eller yukarı
etrafın sarıldı,bırak o gözyaşlarını
sesi geliyor içimden,derinden ama tanıdık
teslim olmak istiyorum içim boşalırcasına ağlayarak
ama sonra alabildiğine ciddiyet,gözkapaklarıma ambargo
baskı kuruyor üzerime faşist tarafıyla mantığım
benim masum,asil,kimsesiz gözyaşlarım...
Uyuyorum...
Bilinçaltımdaki çapraz ateşin arasında kalarak görüyorum bir rüya
ikimizin barışı, hayalden ibaret olsa gerek ya !
uyandığımda açmıyorum kepenklerini gözlerimin
siftah yapmak istemiyorum gerçek hayata veresiye vererek
içimden zorla,sıkışarak çıkan soluklarımı
dönmek istiyorum rüyada sahip olduduğum şuurumdaki sana
ama sonra alabildiğine gerçek hayat,katledilmiş bilinçaltım
baskı kuruyor üzerime realist tarafıyla mantığım
benim samimi,hayalperest,iyimser rüyalarım...
Yemek yiyorum...
Aşk orucunu bozan bir grevci gibi
açıyorum boğazların kapısını geçmesi için
yiyorum ’ondan’ pastorize edilmiş anamın yaptığını
aklıma geliyor ben severdim, o sevmezdi mantıyı
-yine mi sen! diyor hafızam, onla dolan kalbimin odacıklarına
-gitmem bir yere kanına kırmızı rengi ben verdim
sesi geliyor içimden,derinden ama tanıdık
teslim olmak istiyorum tüm yaşadıklarımızı düşünerek
ama sonra alabildiğine terkedilmiş anılar,düşündükçe çoğalacak olan acılar
baskı kuruyor unutkan,bunak tarafıyla mantığım
benim hep karşıma çıkan,yalnız,sahipsiz anılarım...
"Ağla,Uyu,Ye! "
Matematik problemini kolaylaştıran bir formül gibi
hayatın üç kelimeye indirgenmiş halidir yaşanılan
-Ağlarken sessiz olun sizi duyabilir
- Uyurken sayıklamayın içi yanabilir
-Yerken hatırlamayın o size ’tok’ olabilir...
Samet Şahin