10
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1658
Okunma
hiç kimse ölmesin,
yaralanmasın diye
vazgeçtim tahtımdan.
esir düşmesin diye kimse,
değmesin diye bileklere zincir
girmesin diye masum rüyalara
yenilgi, korku, öldürmeye dair fikir
payım olmasın diye,
kin’le, ah’la düzülen ağıtlarda
adım anılmasın diye lanetli beddualarda
caydım krallığımdan
ve tüm arka bahçeleri,
tahta kılıcımı
bırakarak savaş meydanlarını
gittim.
büyümeden daha,
daha marşlarla kirletmeden dudaklarımı
çiçekli baharlara teşne yüreğim
eylül hüznüne kurban boynumla
türküler söylemek için
gittim
“küçükten yar seveni
cennete gönderseler”
ben bunu artık kimse ölmesin diye yaptım
erguvan renkli gecenin koynunda vurdum yere
gazoz kapağı nişanlarımı, madalyonlarımı
ve renkli kartondan apoletlerimi
mantar tabancamı, sapanımı,
azâd ettim bütün tahta atlarımı
limon kasasından kalkanımı
sütre gerisinde bırakarak yürüdüm
korkunun, ve zulmün tüm lehçelerini
kimse ölmesin diye yaptım
ben bunu.
artık hiçbir kibrit kutusunun manzarasına aldırmıyorum
kahve çöplüklerinde
tüm ihanetler tutuşsun diye yaktım yağmurlu günlerin birinde
sırf çocuklar
renkli ucuz hiçbir şeye kanmasınlar diye
şimdilerde
kağıttan gemilerde yüzdürülen
üstümüze yürütülen
yani canımıza
yani ebedimize
ve dahi edebimize yelken açan
ne varsa karşısında dursunlar diye vazgeçtim
çocuk olmaktan
erken açan çiçekler gibi
meyveye durmadan dökülen düşler olmasın diye
şimdi sen
avare satırlara mana olmak isteyen
tutuş bu sessiz kavgaya
bak
bekliyor işte karşında
herkesi bekleyen
talan ederek yürüdüm, sınırlarımı
mahallemi, geniş apartman girişlerini
bütün ara sokakları
terle kazanılmış mevzilerimi
hiç kimse ölmesin diye yaptım
"konma bülbül konmaa, nergiz dalına
öldürürler aman aman aman
bir yar yolunaa"