0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2544
Okunma

Birden fazla olma ihtimali
olmayan
ya kundura,yada spor bir ayakkabıya
sahiptik..
çocukluğumuzun geçtiği,büyüdüğümüz
hayatla tanıştığımız
iki odalı bir salonu olan altı kişinin
sığmak zorunda kaldığı.
levent’te bir evde oturuyorduk o zamanlar
ucuz boyalarla boyanmış
rutubet kokan duvarların arasında bildiğimiz
çocukça oyunlarla geçirebiliyorduk çoğu zamanımızı
bir üç taşa dönüyorduk,bir isim şehire.
diğer kalan zamanlarda bize hep alaycı gülümsemeyle bakan
güneşin altında yakar top oynardık.
kimi zamanda beş taş,saklambaç,körebe
ama hiçbirimiz tahminde edemezdi
birgün büyüyebileceğimizi
ve bahçesinde top oynadığımız kiraz ağaçları
olan tek katlı gecekondu’nun bir gün yıkılıp
yerine devasa bir gökdelenin dikileceğini..
ve o gökdelenin altında çocukluğumuzun,hayallerimizin
arkadaşlığımızın ölüm gideceğini..
kimbilebilirdi ki
olacakları
bize hep alaycı gülümseyen güneşin birgün yokolup
gidebileceğini.
yerini yedi kat üst üste dizilmiş
beton koruganlarının alacağını kim bilebilirdi ki?
bilsekte ne yapabilrdik?
yalın ayak koşupta buldozerlerin önüne kendimizi
atabilirmiydik?
dev gibi adamlarla kavgaya tutuşup onları devirebilirmiydik?
tüm bunları üç,beş cılız besimsiz çocuk yapabilirmiydik?
en azından bir umuttur deyip
kirazları,kiraz ağacını kurtarabilirmiydik?
ne yazık ki !
yapamazdık,yapamadıkta
oracıkta bıraktık çocukluğumuza dair
mutlu,mesut geçen ne kadar güzel hatıra varsa
birer darbeyle hepsini öldürttük
gücümüzün yetmediği
devasa gökdelene...