10
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
2777
Okunma

Sen
Daha dün orada duruyordun.
Aralık bir kapı bakıyordu ayakların.
Güneş doğumuna sözlerin vardı.
Bir martı
Ağırdı serçe parmağına.
Ne sarmaşıktı?
Uçurmuştu şapkanı sokak lambasına.
Bundan mıydı selamın?
Ben de sanmıştım…
Bir zamanlar masallarda
Konuşan kurtlar vardı.
Ele verirdi kuyrukları.
Dişlerinde kerpeten saklarlardı.
Peki ya düşlerimde
Ne işi vardı?
Neden o kadar baktı?...
Ne çok sallandı
Sarkacında şu saat!
Başımın yan duruşundan mı alındı,
Ya da gözlerim mi yanıldı?...
Güldüm işte!
Kim umardı ki bu deliden
-Gülüş eskicisinden-
Ağlamayı!...
-Sana kahvaltı hazırlamamı ister misin?
Gün doğmadan giderim.
Şeker olur tabağında
Çayında demin.
-Bak şu gördüğün yarın
Diğer yanında
İp atlayan çocuklar olur
Her yağmur sonrası açarlar
Gökkuşağında!
Bir de şu derinliği toprağın
-Dediğime bakma-
Göl orası.
Seni de getireceğim
Sen de göreceksin kuşları
Sonra
Sonrası, diye kalır sözcükler
Uçarı bakışlarında masalcı çocukların.
-Ee, bekliyorum?
Hadi anlatsana…
-Şişşt…
Çok uykusu var teyzesi…
Yarın
Gün geçecek gökyüzünden uçağına binip
El verdim izine
Söz verdi
Bekle…
Bekle
Saklı kapı
Duvardaki tabloda...
Ay’da dede,
Güneş’te yüz,
Gece’de söz…
Yaprak?
O güz…
ezgi ç.
09.09.2010
5.0
100% (11)