2
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1485
Okunma
Buram, buram kok burnuma…
Bitmeyen sevda gibi,
Karadeniz fırınının bayatlamayan ekmeği…
Önce sana doya doya bakayım
Gözüm doysun,
Hissedeyim ellerimle sıcaklığını
Ben biliyorum senin ayrıcalıklığını
İstemem sen varsan yanına katık
Böyle gönülden nasıl birbirimize bağlandık…
Derler ya Taş fırın erkeği
Alet ederler erkekliğe ekmeği
“Meşeler güvermiş varsın güversin”
O meşeler kurusun da ekmek pişirsin…
Tutar mı odun ateşinin yerini
Fırınlara kim soktu bu elektriği?
Kokusu mest eder gönlümü
Sanki yedikçe uzatır ömrümü…
İşte şu Laz ustam hamuru karsın,
Mayalasın,
O hamuru okşaya okşaya yuvarlasın
Üstüne bir kalın çizgi
Dilinde neşeli bir ezgi
Zevk aldığı işinden belli…
Atacak şimdi koskoca küreğiyle
Pişirecek onu sıcacık yüreğiyle
Ne kadar lezzet kattı ona bilseniz
Alnının teriyle
Para kazanacak emeğiyle…
Kıvamında pişecek
Soframıza düşecek…
Tanımıyorum bu ekmek üstüne
Ne türküler yazılır istenirse üstüne
Hele o kokusu yok mu kokusu?
Misler gibi…
Buram buram…
Gönül çekiyor vesselam…
Direnemiyorum daha fazla
Bir çimdik atıyorum ya kenarına
Az, az,
Biraz…
Olamaz!
Nasıl bu kadar canım çekti?
İşte bu ekmek te bitti…
23.08.2007
Necati ŞİMŞEK
Ankara
5.0
100% (1)