ellerini başının altına almış
yine uğraşsız uzanmış
parmak uçlarıyla saçlarını kıvırıyor
ayağının biriyle bulut sallıyor
gerçeği boşlamış
bizim potinsiz berduş gündüz düşlerine dalmış
zeytinleri hesaplıyor
“kaç kahvaltılık çıkar acaba bu ağaçlardan?”
açlığa çare bulacakmış
anlatıyor;

“ Milyonlarca zeytin ağaçları büyüteceğim, milyonlarca
sofralar kuracağım, milyonlarca insanı doyuracağım.”

uzun uzun bulutlara bakıp
kuşları gösteriyor
geçende bir tanesi omuzuna sıçmış
o zaman anlamış
kuş boku ne işe yararmış
anlatıyor;

“ Bütün hayvanların bokunu toplayıp tezek yapacağım, o tezeklerden odalar inşa edeceğim, odaların içine kuş tüyünden döşekler serecegim. Milyonlarca
insanı sokakta yatmaktan kurtaracağım.”

yattığı yerden kalkıyor
sivrisinek ısırmalarından yakınıyor
parmakaralarını baldırını kaşıyor
vücudundaki delikleri sayıyor
“ Ne kadar kan içtiler acaba?”
deliklerin sebebi varmış
anlatıyor;

“ Kurşun yiyenlerin hali beterdir benden.Onlar için milyonlarca metre sargı bezi alacağım, otlardan merhem yapacağım. Milyonlarca yarayı saracağım. Milyonlarca kurşun deliğini kapatacağım.”

uzanıp bir zeytin koparıyor
denize giriyor
başını suya sokuyor
tuzlu su kaşıntısını kesiyor
geçen bir tekneye sesleniyor
“senden büyük olacak, senden büyükkkkkk!”
anlatıyor;

“ Dev bir zeytin ağacının kütüğünden yontacağım. Dev gibi bir tekne olacak. Milyonlarca açı, milyonlarca evsiz insanı, milyonlarca kurşunlanmışı yanıma alacağım. Onlarla beraber bir mavi cennete varacağım.”

işaret parmağını bana doğru uzatıyor

“Göreceksin, söylediklerim gerçek olacak, gerçek olacakkk!”
uzaklaşırken hala bağırıyor

“senden büyük olacak, senden büyükkkk!”