0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1282
Okunma
Ne desem, nasıl söylesem
Gene aklım karmakarışık
Ellerim dolaşık…
Belli ki bu karışıklık bir ihtilâl
ile sonlanacak artık...
Akdeniz’in bakir ve fakir kıyısında
bir kum tanesiyim
ne el değmiş yüreğime
ne kimse dokunabilmiş gönül telime
yıllar boyu umutla beklediğim
şüphesiz sendin sevdiğim
Bir zakkum ağacının gölgesine sığınıp
her gündoğumunu nasıl beklediğimi
yani gözlerin değince kuytularına gözlerimin
nasıl aydınlandığımı anlatsam,
Dinler misin?
Dalgaların boyunca uzandım
tutuverecek kadar yakınsın ellerime kimi zaman
kimi zaman hayal dünyamı bile zorlarken uzaklığın
Biliyorum aslında
tüm bunlar hayal dünyamın oyunları
ve biliyorum oysa
bana, benden daha yakınsın
Olur da kirlenirsem hoyrat bir sel akışında
yıka, pakla coştukça coşan şefkatli dalgalarında
İşte seninim…
al yüreğinin içine ve beni sevdiğini söyle
Bazen deli bir rüzgârdır esen;
Bir deli rüzgâr ki; güzelliklere düşman
esme rüzgâr ne olur, yıkma umutlarımı
kalelerim kumdan…bu hızla esersen,
olacak bütün düşlerimin sonu hüsran
Umutlarım hep senli, hep senden yana
peki neden uykularımda yoksun
bir bildiğin var elbet, uyanır diye kıyamıyorsun
Bak uyandım, kumsala serilmiş gönül bahçemizdeyim
sana sunmak için kır çiçekleri derledim
tüm yasaklara çizgi çekip bu gün ihtilâl yaptı
varlığını ömre amade, önüne serdi yüreğim
14.06.2010/Hatice Ak