12
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1327
Okunma
Uzaklarda, çok uzaklarda; bir kuytuya yasladım sırtımı,
Görebilmek için doğruları, olur ya belki ben de göremem,
Olur ya bende düşerim aydınlık yerine karanlıkların peşine.
Olmaz; olmamalı ne karanlıklar, ne de boş vaatlere gebe yeminler…
Şimdi benden bağışık ve bir o kadar kırgın,
Minicik yüreğimden çalınan ne fosforlu kalemlerim,
Ne resim defterim ne de annemin anlattığı dini içerikli öykülerim var...
Oysa ne çok şey düşlemiştim, yeni yetmeyken, gençliğimde
Yumruklarım büyüktü memleketim kadar,
Ve hiç bir karanlık düşünceye eyvallah demeyecektim.
Her sabah gözlerimi güpgüzel bir aydınlığa açmak isterdim ya
Korkarım bu hasret ölene kadar sürecek bizler uyanmadıkça…
Ellerimizde kırmızı karanfiller, karanfiller kadar mütevazı,
Karanfiller kadar dik başlı, boyun eğmeden karanlık zihniyetlere,
Gün doğsa biz uyansak, karanlıklara uymadan, uyumadan.
Bulsak sonunda hem insanlığı hem de sevgiyi ve daima…
Farkında değil misiniz? dallarımız sonbahar esintili,
Kaybettikçe insanlığımızı ve insana olan sevgimizi,
Çiçek buketleri yerine silah tutarsa ellerimiz,
Şüphesiz çöle dönüşecektir, gül bahçesi olan yüreklerimiz…
Çocukken her şey ne kadar büyükmüş gözlerimizde,
Umutlar, ulaşamadıklarımız, aynı aşk gibi,
Aş gibi ekmek gibi. Ne zaman küçüldüler ki.
Artık ne masallar eski mutlu masallar, ne biz eski biz.
Birileri geldi, bütün dünya gibi hem insanlığımızı,
Hem sevgimizi, hem de masallarımızı kirletti...
Hatice AK/31.05.2010
5.0
100% (5)