Üç kilo ikiyüzelli gram doğmuşum
Şişli’de bir hastahanede
Gece yarısı üçonbeş te
El yazısıyla yazılmış sararmış bir deftere

Babam anasının adını vermiş bendenize
Sülalemde isimler hiç değişmiyor, nedense..?
Pazarlarda "Ayşe’ye gel Ayşe’ye"
Dendiğinde;
Kızıyordum fasülyelere
Hele bir de annem evde pişirmişse
Babam ise
Her seferinde
"Odunun meşesi, kadının Ayşe’si makbuldür" derdi

_Boncuk muydum
_Çalı mı
_Ferasetsiz mi bilemedim senelerce...

Üzümü hep bağdan
Domatesi tarladan
Kirazı dalından yedim
Fasülye’nin dışında
Kurusunu da çok severim bu arada
Ve...başladım tartmaya, tartılmaya
Doğduğumda ilk öğrendiğimi yapmaya...

Bir salkım kuş üzümü yirmiki gramdı
Anamın evinden
Telli duvaklı çıkamadığımda
Kol saatiyle gümüş künyeyi rehin bırakmıştık
Üç-beş şekerle, birkaç davetiyeye
Üzerimize yapıştırılan altın ve paralarla
Önce otel’e
Sonra;
Uykusuz acvılar’da verdik mola
Denize karşı bir salon, üç te oda
Limon sandığından masa
İki minder de popomuzun altına
Dostlar gelince portakal sandığı ekstra...

Bir salkım kuş üzümü yirmiüç gramdı
Biraz ekşi
Meyva vermişti çekirdeği
Avcılar’dan tek başıma ayrıldığımda...

Bir salkım kuş üzümü yirmialtı gramdı
Biraz olgunlaşmıştı
Taneleri sanki dökülüyordu
Sapı sapasağlamdı...

Sonra
Sonra;
Sevdikerimi kara toprak almıştı
Geride tek ana’m kalmıştı...

Bir salkım kuş üzümü yirmiyedi gramdı
Daha da ekşimişti
Ve yine meyva vermişti
Yüzbaşılar’da verince mola
Denize karşı bir salon, bir balkon, dört te oda
Bu sefer eşyalar meşe
Amerikan barla içkiler ekstra
Otele gitmemiştik
İşletmesini almıştık Bodrum’da...

Bir salkım kuş üzümü otuz gramdı
Ne tanesi kalmıştı ne de diriliği
Kimine şarap kimine ziftli çay gibi demli
Sapı yirmiiki ayar olsa ne fayda
Kökü Allah’tan sağlamdı da
Eğmedi boynunu inatla...

Bir salkım kuş üzümü kaç kez girdi daraya
Hep sapıyla, hep tek başına
Şimdilerde kırksekiz gramda
Haberiniz ola
Daha nice senelere bana

a&y

*Nurten Altınok, Kuloğlu Ömer hocama ve katılan tüm üstadlara, dostlarıma teşekkür ederim...sonsuz sevgi ve saygımla...