12
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
3027
Okunma

Şiire mevzu olan olay 1965 yılında Mersin’in Erdemli ilçesine bağlı Çukurkuyu yaylasında yaşanmıştır. Cerrah Hacı’nın oğlu Ali (Arslan) halen sağdır ve olayı bana nakleden kişidir.
Cerrah Hacı’nın Ali, çocuktu on yaşında,
Çobanlık yapıyordu Çukurkuyu başında..
Bu yaylada Yörükler, çadırlarda oturur,
Nerede otlak varsa, hane orada durur!
Ali, Halil Çavuş’un davarını güderdi,
Halil Çavuş da ona, üç beş kuruş öderdi…
Ali’miz neşelensin, kendini görsün diye
Kardeşi aynasını ona etti hediye;
Bir artist resmi vardı aynanın arkasında,
“Nezahat Bayram” diye yazardı markasında…
Ali arkadaş oldu kendi sureti ile,
Elinden düşürmezdi, gece uyurken bile!
Halil Çavuş istedi, aynasını emanet,
“Saçlarımı tarayıp, vereceğim nihayet! ”
Ali gönülsüz verdi, Çavuş aynayı aldı,
El koydu Halil Çavuş, çoban aynasız kaldı!
Yaklaşık bir ay geçti, geri gelmedi ayna;
Aynanın hasretiyle kayna çobanım kayna!
Bir gün gece yarısı, sürü kalkıp örüdü; ()
Ali de arkasından kıra doğru yürüdü…
Her taraf karanlıktı, ıssızdı yol boyunca,
Ali kulak kesildi, tuhaf sesler duyunca;
Biraz aşağı indi, Kabak Hasan Kırından,
Şen kahkaha sesleri, Çavuş’un çadırından! ,
Çadırın direkleri muhabbetle inledi,
Ali, konuşmaları gizli gizli dinledi.
Saatler çoktan gelmiş gecenin yarısına,
Halil Çavuş inciler diziyor karısına,
“Sevgilim sarıl bana, mutluluğa ereyim,
Seni çok seviyorum, aç kalbini gireyim”
Çoban Ali aynayı düşünerek hislendi,
Önce biraz bekledi, sonra şöyle seslendi:
“Bilirim kalbe giren, çıkamaz üç beş sene,
Önce aynamı ver de, sonra girmeyi dene! ”
Halil GÜLŞEN
() örümek: Hayvan sürüsünün harekete geçmesi.
5.0
100% (5)