8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1074
Okunma
İlk kez maziden uzak ama
Bu kadar mutluyum
Bu gece seni yazıyorum
Issız masamda
Ellerin sımsıkı tutmuş parmaklarımı
Vehimler yok
Saçlarını salmış, anlatıyorsun
“Şu durumda ben…” diyorsun
Bense seni duyuyor ama
Hiçbir şey anlamıyorum
Aklım boş bir bardak gibi
İçilmiş bitirilmiş
“Çiçek” diyorsun
“Renk” “Kır” “Kelebek”
Doru bir at koşuyor önümde
Hırçın bir kısrak o an
Geniş bir düzlükte
Mavi çiçekler arasında
Önce hızlı sonra durağan
Yönünü şaşırmış gibi dönüyor
aniden
Gökte kayan bir yıldız kadar çevik
Bir dilek tut
Sağrısı terlemiş parlıyor
Sulanmış toprak gibi
Bir şiir ısmarlıyorsun
“Duvarlar, kandiller yok” diyerek
“Karanlık ve ölüm”
Eski kumaşlar yok
Küflü kilitler yasak kelimelerim
Cam içinde kum gibi akıyor saçların inceden
Boynundan sırtına, omuzlarına
Ellerin inci mercan
Anlatmayı bilmedi hiçbir şey
Seninle mesut ve yavaş geçen zamanı
Sesin, bir şarkı gibi dinletiyor kendini
Yokuşlu sokaklar yok, eza yok
Rahvan yürüyor kısrak
Güller dökülüyor yelesinden
Bir çiçek atıyor kız sevdiğine
Karlara saplanmıyor bir tren ilk kez
Hayallerimde
Hançer yok
Kan yok
Öyle süzülüyor ki ebede
Önünde altın kapılar
Kadim köprüler açılıyor
Kapılmamak elde değil ruhuna
Her şeyi çağırıyor kendine
Suya düşen altı taş
Altı iyi arkadaş
Cinler yok uğursuz şeytanlar
İyilikler fısıldayan melekler dokunuyor ikimize
Dokunmak dokunulmak
Elimin son isteği de