12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1796
Okunma
Bilincimin en derin yerinde,
Dört yaşımın olağan dışı bir sahnesi var.
Bugün gibi hatırlıyorum.
Ve hala, o günkü bebek BEN’E acıyorum.
Babam askerden gelirmiş.
Töre gereği,
Karşılamak gerekirmiş.
Hısım akraba, komşular ile
Öyle ki dört yaşında çocuklar bile.
Amca kızı Menşure ablam,
Beni sırtına ebişmişti.
Heyecan içinde küt/ küt yüreğim,
Yol git/ git bitmemişti
Ablamın boynuna sıkıca dolamıştım ellerimi
O beni arkadan kavramıştı
Sıcacıktı bedeni
Yokuşaltı’nda,bayır aşağı inerken
Yere indirmişti de,eğilip kulağıma
Bak
Az sonra babanı göreceksin
Görür görmez seveceksin,demişti
O an/ silah sesleri yankılandıydı da
Dağ taş inlemişti
Sanırım bir bendim/titreyen
Bir annemdi
İkimizin de tüyleri,diken dikendi
Çilpiler arasından ilk görülen,maksi
Bir asker kaputuydu,haki
İçinde babam
İşte babam
Ne kadar uzun boylu,yakışıklı
İlâh sanki
Hem soylu mu soylu
Gerçekten
Görür görmez sevmiştim onu
Babam,güzel babam
Canım babam
Abla bak, bu
Benim babam
Ama!
Acep,babam da beni sevecek mi
Bana bir şey verecek mi?
O gün orada,
Benim babam;
Herkese merhaba demişti
Konuşmuştu.
El öpüp, kucaklamış,
Koklamıştı…
Bir tek beni,
Beni unutmuştu.
Ölümü/ ilk o gün tatmıştım ben.
Susmuştu körpe yüreğim
Bir an için buz tutmuştu.
Çok sonraları sorduğumda;
O zamanlar töre öyleydi.
Büyüklerin yanında insan,
Evladını sevemezdi, dedi.
Bugün düşünüyorum da…
İyi ki o töreler,
Yok olup gitti.
Babalar,
Çocuklarını öpüp/ kokluyor şimdi.
Bir o unutuluşu……….
Unutamıyorum, köyüm Deştiğin.
Bir de babamı tanıdığım o yokuşu.
Ilgın-1993