12
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1858
Okunma

derin gözlerine bengisular sürülen akşamları,
Belkıs’ları tahtlarından ederdi güneş.
heyulalar koparırdı yıldızlar, sesinden.
ağlamanın kederi paylaşılırdı son kez.
bulutların gözleri gerilirdi, seni anmaktan,
yalnız seni seyre dalardı, akşam...
ellerin; yüzü yaşmaklı kadınların elleri kadar güzelken,
yüzün; çapa yapan, iki büklüm yaşlıların,
fakir tırnakları kadar hüzünlüydü.
bir parça kuru ekmeği suya banan ,
köylü kızı kadar mutsuzdun.
mutsuz; çünkü köylüler bilir ancak ,
fakir kalmışlığın iri gözlerindeki hüznü.
bir de sen bilirdin ,
hastahane koridorlarını
dolduran kalabalığın , sessiz tınılarını.
yada ağlamaklı, hırçın, yalın korkuluklarını.
bir de yüzü karanlığa bakan, sert ellerimizin,
yumuşak dokunuşlarının yırtıcı sadeliğini.
salt, dönüp bakıyorken zamanın aşınmışlığına,
bird e şairlerden dinlemeliydik oysa,
onların.
fabrika gürültülerine karışan, yırtınan seslerini,
kafesteki kuşu uçuran çocuklar kadar sevinmeliydik.....
5.0
100% (8)