0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1608
Okunma
eşkıya bir azabın nasen koynundayım
mahzenime düşmüş gitmelerine gebe yüreğim,
yokluğunda mecnun’laşırken
yırtık ceketimin yamalı cebinde resmin
savrulmuş saçlarını küçük ellerimle topluyorum
adını hicret koyduğun zamansız gitmelerin
aramıza apansız uçurumlar kazırken
sen bedir heybetiyle gidiyorsun
bense hendek çukuruna düşüyorum
hicri takvimler arasına devriliyor yüreğim
toprağa cemre düşse bile kıştayım
yusuf-i azaplar zindanında bedenim
dipsiz kuyularda gözlerini ararken
yokluğunun kanayan acısından içiyorum
ve yıllanmış şarap ekşimesi içimdeki
nebi bir hülya ile düşmüşken gözlerime
vuslatın coğrafyasından dörtnala koşup
debi zamanın fütursuz koynuna itme
kızıl kıyamet arefesinde ferhat-i
şirin şavkına eriyor sanki cemalim
rahman’ın kudretine sığın ey kalbim
son hamle….
ya şah yada mat’sın yüreğim.