1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
803
Okunma
kader
Ayrı dünyaların insanlarıyız belki de
Bize sunulmuş hayatı yaşıyoruz öylece
Kim bilir aynı piyanonun tuşlarıyız…
Sen çalıp ben dinledikçe …
Hayat savaşmakmış galipsiz, yenilgiyi kabul etmecesine
Bu savaşın kurşunu sevmek, sevilmekmiş.
Kurşun yarasından etkiliymiş, çok sevip de ayrılmak.
Ölen yok, kalanlar ise bedenlerinden ruhları alınmış cesetler.
Sen uzaksın nede yakınsın…
Bilmeden sen olma küstahlığında bulundum.
Odan karanlık, ruhun ağlar kan, revan içinde
Ölümle yaşam arasında gel git ler dört duvar arasında.
Çığlıklar gelir odandan duymuyor, duvarlar, duymuyor, insanlar…
Sen meleksin belki de onca yükle, insan üstü güçle
Bende senin hizmetkarın yüküne omuz atmak istedikçe.
Bir ucundan tutmak burnumun üstünde sürünmeye yettikçe…
Ne yüce bir güçle bedenin sarıldığını anlamak zor gelmemekte
Ey uzaktaki ruhumun sevgilisi…
Kaçmak mıdır tek çare, sırtına vurulmuş yükle
Birde acımasız İnsanlar, ruhunu kemiriyor dirilmek istedikçe
Sevmek korku olmuş, gülmek ise haram
İzinsiz girdim heybetli hayatının kapısından
Ezanlar okunuyor sema vattan…
Beden ölümün bir kez olacak. Selanı verecekler…
Ruhunun ölümü birçok kez gerçekleşmiş…
Siz şahitsiniz dört duvar, siz şahitsiniz karanlıklar…
Odanın içinde ateş, kapı pencere kapalı…
Bir mum belki de odayı ısıtmak isteyen
Odam ve de insanlar buz gibi soğuk
Sevdalar yalan, sevgiler sahte bir düş
Sevmek korku acı kaybettikçe, ölüm geçek ölümü gördükçe