21
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2818
Okunma

Kış yüzünü sisleriyle düşünce takvime
Gri saçları salınır yağmurun özgürce
İçine girdiği girdaba yanarken yetim gözleri
Sicim olur sonbahar uzarda uzar hazanlar
Koyu bir yalnızlık sürmeye başlarsa ahu bakışlı dilber
Ne hüzünleri boyanır artık kaşlarının ne kına yakar ellerine
Ne yaz ne kış üşür sevdası yitik yürekler urbası kar taneleri
Seneler saklar seneleri koynunda yılların en acıklı hikâyeleri
Her soğuk taşında yalın ayak dudaklar bekler
Ki tebessümü sitemlidir sus pus olur bekleme sokakları
Uçuşan kar taneleri griye inat açarlar kanatlarını
Kış koynunda ne açlar yatırır ve ne canı acır pencerelerin
Bir buğdaydır kanadı donmuş umudun beklediği cam önünde
Merhem olsan yar yarama merhamet istemem kör gömüyor ki
Sırça köşk ne derdin var kış günü inler durusun
Bilirim her damla çürütür içten içe ki yağıyor yağmurlar mütemadiyen
Yetmezmiş gibi hıncını alır dalgalar eteklerinden gam dediğin atılmıyor
Serseri esiyor poyrazı yüz yüze bilirsen etini
İçi dışı kırmızı şimdi yağmurun soğuk ayaklı rüzgar
Soyundu ağaçlar çıplak üşümüştür kediler yalın ayak
Rüzgâr savursa kara çalsa sözüm vurur gönlümün duvarlarına
Bin yonca topluyorum kar üzerinde boynumda kolye hazan boncuğu
Tek söze yıktığım duvarlar sırtımda kış içimde bahar
Isıtır eskiden kalma mum ışığı odamı birde sigaram olmasa
Sılaya hasret özlemlerim var kırıklarını eklediğim günlerim
Yama yaptığım eski kışlarım canı çekilen ayaklarını okşadığım kedilerim var
Sesini açıyorum şimdi antika radyomun ki o da yaşadı ben gibi
5.0
100% (15)