4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1416
Okunma
"Sanığın kendi içindeki tutukluluk hali devam
etmekte, hücresine götürün!"
HÜCRE-
iç ülkemdeki hapishanede
kendi parmaklıklarını kendi döven mahkûm
hezeyandan örülme buhranlar
çivi dört duvarıma
hazan mevsimi koku kırıkları yapıştırılmış
kalp grafiğindeki yükselip alçalan sinyallerden
topuzlarına kadar keder atımlarından kurulu yollar
kristalize süs eşyalarından dökülen tınılar
okşayınca birbirini
hırıltılardan dokunmuş bir karnaval sunuyor loş karanlığa
her bakışımda donuklaşma
değişimleri buzlu gam parçalarına
düşüşleri çığ
hücremin tabanındaki anılara
sanki;
dökülmüşçesine alev coğrafyasına
eriyişleri
birleşen damlaların
dönüşümleri akarsulara
kendini oluşturdukları denizlerde bıraktıkları alüvyonlar
deniz kabuklarında sürgüne demirli zaman
hırçınım;
yaklaştıkça fayı tutmuş ömrümün dört duvarına
ne zaman olduğu bilinmez deprem
zihnim çatlak çatlak
düş kabuklarının dokunuşlarında
yirmiyi aşkın gri çerçeveyi sınırlayan
çocukluğum tavanında
sıvı görüntülerin bilgi hafızası
kristallerde saklı rüyalar
sarsıntılarla çatladı
ekrandan dört duvarıma akışlar
yılankavi bir şekilde duvardaki kırıklardan sızan yıllar
yarıklardaki boşluklarda
kılcal damar misali ilerleyişleri hülyaların
anılarımdaki yaş denizlerine sarılışlarda
suyun kaldırma kuvvetini yenen dibe batışlar
gözyaşı sondajlamakta
yüzeyde alevim hücremi aydınlatışlarda
çıtır çıtır yanışlarımı
fırlattım duvarlardaki deniz kabuklarına
pastelleşen küllerden tablolaştırıp çerçeveleri
astım
gardiyan boynuna
pencere kenarında sesler
gözlerinde Dünya İnci’si şiir
umut misali narin bir kuş
Kız Kulesi’nin karşısında
zaman gemilerini yüzdürüyor biri
tekrar alınmak üzere ayaklanmaları
emanetçi martılarda
çığlık!
keşke kopsak
bir İstanbul masalı gibi...
Şiir: Karkristali / Haziran 2006
Düzenleme: Sude Nur Haylazca / Aralık 2009
5.0
100% (2)