1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
900
Okunma

Duvardaki saati susturur kıyamet,
Aşkları can telaşı sarar nankör ayrılıklar,
Biri mutlaka ötekini recm eder de gider,
Sanki tek onda kalmış gibi, edep denen zanaat...
Sorma musalla taşında içkiler sıra sıra,
Ay perişan olmuş, gecenin okyanusunda bir ada,
ahh batmaya yakın sende-leyen nida,
Özleyen parmaklar tütün sarıyor, okşarken saçlarını...
düşmüşem dizlerinin dibine ey israfil kuyusu
kulakları parçalayan zikzaklar,vurur vurur yankısı,
çıkmak mümkünmü,çağrıyı yapan kendisi
içindedir tükenmeyen haykırmalar,kuyulara boca eder...
bir tavşan kırlarda poposunu peşinden sürükler,
cazip olan çıplaklık,ateşini körükler
evet aslında tanrıda bazen çaktırmadan tökezler
düşmeye görsün yeterki,aşk diye inleyen korku bilmez cemaat...
5.0
100% (1)