4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1481
Okunma

ihtiyar balıkçı kırmızı göle son kez gidecekti
artık ne yürüyecek hali vardı, ne de takati.
nefret ediyordu gölden ama yine de gidiyordu.
__belki onunki nefretten çok umuttu.
oturdu sandalına ve beklemeye koyuldu.
yaa nasip dedi;
belki bu gün yakalarım.
ağzında bir sigara, dilinde bir şarkı
kendi de bilmiyordu ne söylediğini,
aklı oltanın ucundaydı çünkü.
gümüş kanatlı bir martı
mazisini sundu ona.
ağlamaktan kan çanağına döndü gözleri
niye ağladığını sordu sessizce
niye nefret ediyordu gölden?
cevap vermedi ihtiyar ve sevinçle çığlık attı
evet dedi; nihayet bende yakaladım.
sandal şimdi boş kendi halinde
sürüklenip durdu sularda sessiz.
avare gezinen sandal, sahibini arıyordu.
kendini taşıyan göle kızıyordu
ne vardı sanki onu da alacak
içinde sakladıklarıyla yetinmemiş miydi daha
göl itiraz etti;
onu senin kadar bende seviyorum,
yıllarca sen taşıdın onu sırtında
şimdide ben kucaklıyorum onu.
gene yıllar önce intikam için
karısını almıştım elinden
çünkü oda benim sevdiklerimi
almıştı benden.
şimdi pişmanım yaptıklarıma
ve cezamı çekiyorum.
kendimi biraz olsun affettirmek için
aldım onu, karısına verdim.
şimdi her ikiside
benim yüreğimde mutlu.
sen onları boşuna avare arama
özlediğin zaman bir kürek çırpışın
nazlı bir kıpırtın
getirecektir
ikisinide sana
yeter ki istemesini
yeter ki özlemesini
yeter ki sevmesini bil.
Serap Baycan