0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1009
Okunma
1
Söyle sana nasıl aşık olayım
Sen ki, aşklara sığmazsın.
Çünkü sen, havanın oksijeni gibi
Yaşantımın her anında varsın
Ve aldığım her nefeste cansın.
Sen aşk denilen sınırlı süreli
Sayılı, sayrılı zaman parçasının
Öncesinde ve sonrasındasın.
Ama hep varsın, hep yanımdasın
Ve sanki hep, odak noktamsın.
Söyle sana nasıl aşık olayım
Sen ki, aşk denilen, sevda denilen
Duygusal yoğunluk aşamalarının
Çok üstünde ve çok ötesinde
Bir devamlılık ve bir kalıcılıksın.
Sen fırtına geçip, sel kesilip
Yağmur dindiğinde elimde kalansın.
Umudum, sevincim, sığınağım
Serinliğimsin, sıcaklığımsın
Ve tutunduğum tek dalsın.
ll.
Olabilir mi hiç, anımsanmaması
Ve birlikte geçen otuz yedi yılın
Yaşanmamış sayılması?
Doğumların sevinci, sancısı
Yok sayılabilir mi hiç
Sürgünlerin sıkıntısı, paylaşımı
Siyasetin kirine, kinine karşı
Verdiğimiz o, ayakta kalma savaşı.
Sonra, beraber yaşamadık mı
Burdur’da yetmiş bir depremini?
Ve birlikte atlatmadık mı
Depremin daha nice nicelerini?
Yok sayılabilir mi, o günlerde
Her gün güncellenen yol haritaları
Ve çoğu zaman cebimizde
Bir ekmek parasının bulunmadığı.
Dün gibi hatırlarım hala pek çoğunu
Siyasetin sadizimi aşan baskılarını
Yetmiş dört sürgününü ve Giresun’u.
Sonra Konya’yı, yollarda geçen yılları
Ayrılıkların acısını, kavuşmaların coşkusunu
Yaşamın haklı-haksız dayatmalarını
Ve yüreklerimize batan bir diken miydi ne
Alacaklıların alaylı bakışları?
Hatırlar mısın, yine beş parasız bir günümüzde
Oğlana istediği pabucun alınamayışı
Nasıl da kazımıştı hüznü yüzümüze?
Fakat tüm sıkıntılarına karşın
Gençlik ne kadar da güzeldi?
Ve geçerken zaman o denli keyifli!
Yüreklerimizde yaşam pencereleri
Hiç tınmazdı demir kepenkleri.
Unuttun belki şimdi o günleri
Bir yanda yokluk acısı, borç baskısı
Öte yanda zapt olmaz bir gençlik ateşi.
Ve varlığı kuşsütü kadar maaşımızla
Çarşaf gibi dağıtım listeleri.
Sonra buzdolabının beşinci taksiti
Ve satmak zorunda kalışımız
Kolundaki tek bileziği.
Bilmem hatırlar mısın arada
Ve bilmem hiç düşündün mü?
Borçlanıp yakınlara, sandıklara
Satıp savıp elde kalan birkaç şeyi
Kooperatife girdiğimiz günü.
Yerli filmlerinden bir sahne gibi
Küçücük bir evdi düşlerimizin süsü.
Aslında hiç olamadı öyle bir ev
Ama değil mi ki yıllarca süren hayalleri
Varlığından daha güzeldi.
lll.
Mahzun sevgiler, sızı gibi sevinçler
Ve gülmeye korkuydu belki o günler.
Ama karanlıkla boğuşması gibi
Yeraltında bir kömür işçisinin
Ve leyleğin yuvaya bir çöp getirmesi gibi
Tam bir yaşam mücadelesiydi.
Sonra dönüp baksak şimdi
Dönüp baksak o yıllara
Sırıtır bir yerlerinde solgun bir mavi
Ve yorgun bir sevgi çiçeklenir.
Gezinir kokusu ciğerlerimizde
Hapishane avlusunda volta atar gibi.
Bazen hop hop hop diye
Bir Ramazan topu patlar gibi
Bazen küt küt küt diye
Bir betonu balyozla döver gibi
Bazen bir yürek ritmi gibi tık tık tık diye
Bir sevgi kapısının tokmağını okşar gibi.
Sen değil misin ki
Anılarımın mavi rengi, yeşil rengi
Sevgi rengi, duygu rengi
Sen değil misin ki
Anılarımın kendisi ve hepsi.
Sen gözümün elası
Saçımın kahve teli
Sigaramın ciğerlerimde
Dolaşan sevinci
Değil miydin?
Sen dudağımın
Gülümseyen sesi
Yüreğimin duygu
Dimağımın güven penceresi
Değil misin?
Söyle öyleyse, söyle bana şimdi
Sana nasıl aşık olayım?
Sen bende bir ben olmuşsun
Bensin.
Genlerime girmişsin
Kendimsin.
Tutup da kendime mi aşık olayım?
13.04.2005 Antalya