1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1386
Okunma

Gözlerimdeki sis perdesi çekildi.Acımasız beyinlerde yaşamak istemeyişim bundan, köpük köpük her gün biraz daha eriyen…
Elbette ölüm!
Birazda ölümden bahsedeceğiz. Terk edilip gidilmişliğimizin yasını tuttuk, ecelde tutacak hem beden, hem de gönül yasımızı, biraz da o ağlayacak bitmeyen zifiri gecelerde. kolay değil o kadar teslim etmek ucuz da olsa bu yüreği.
Sen de duyuyor musun ecel biraz sesimi. Nefes tıpanı çektim horultularda yok, sessizlik hüküm giydi bendeki sana.
Gurur duymalısın nicedir beklediğin darağacında sallanıyorum, salınarak.
Ne boz yüzün var senin duyuyor musun beni? Orda mısın?
Bak geldim işte. Aç kucağını, sarmala. Kaybolayım uçsuz soğuk bedeninde….
Buradayım yanında.
Şarkılar söylüyorum sana kürdili-hicaz nezdinde. Kemanımın telleri kopuk, sazım akort tutmuyor. Varım, yanındayım. Bunca yılgı, bunca haykırıştan sonra.
Yalnız bırakmadım seni ey Ölüm! Geldim işte, ne kadar övünsen azdır…
Ah kardeşim
Biliyorum dertlisin
Anam hep derdi .
Allah çekenine verirmiş derdi
Azrail peşine mi düştü
Yazık sana gençliğine
Mıh oldu derdin bende
Çay demsiz içilmez
Semaverde olmasın
Yeter ki seninle içelim
Beraberce demlediğimiz
Teneke demlikten
Sen olmasan neye yarar
Rakının tadı kaçar
Çilingir sofram sensiz
Gül bahçemi diken kaplar
Gitme bırakma beni bu sahte dünyada
Canına can olayım
Salma dipsiz yarınlara…
Hatırlarmısın
Zeytin yerken hep kavga ederdik
En büyüğünü almak için
Bulaşık yıkama kavgamız
Tabakların kırılmasıyla son bulur
Sabunlu leğenlerdeki suyla
Islatırdık birbirimizi,
Gitme be can dostum
Kiminle seyredeceğim ben yağmuru
Aşık olduğum kızları kime anlatıp
Kimden akıl alacağım
Kim diyecek “demedim mi ben sana “
Hatırlar mısın sen ütülerdin pantolonumu
Çift çizgi yapar
Mintanımın düğmesini diker
Çoraplarımı sen yamardın.
Küçüktük daha anımsar mısın?
Bayram sabahları bizim için
Cami avluları demekti
Herkesin elini öper
Harçlık almak için sıraya girer
Sonra yine kavga ederdik
Sobada kavurduğumuz kestaneler
Havada uçuşurdu teker teker
Nerden çıktı şimdi bu zamansız ecel
Gidersin elbet bir gün
Daha çok işimiz var
Dost ölümü mü?
Kendi ölümünden daha acı gelir sana. Hatıraları yaşayacak,
geçmişin acı, tatlı anıları hayalini, yürüyüşünü kim bilir kaç
kez yad edeceksin. Ne acıdır, acı da kesmez artık seni. Her geçen
gün yokluk; uykuya hasret, alkol kokan gözlerinde yeniden beli-
rir.
Ortada kaldın yetim – öksüz.
Akşamlarının tadı – tuzu, kavgalarının değişmez baş aktörü,
cinnet getiren hayatının tek doktorudur dost. Ya şimdi. Ne ola-
cak, nasıl yaşanacak, çivisi çıkmış bu eşkıya dünyada? Kim anla-
yacak seni onun anladığı gibi?
Onca dostluğumuzu tek celsede sunduk kendimize
Suskundu sözcükler, yüreğimiz yeterince konuşmakta, anla-
maktaydı bizi. Gözlerin geçirdiğin günün kopyasıydı. Akşamları
konuşmasakta seninle, ben o çehrenin değişmez seyircisiydim.
Hayattaki tek varlığım. Ne ana – baba özlemi, ne de sevgiliye
olan özlemim depreşiyordu. Koymuştum hepsinin yerine seni.
tutmuştun herkesin yerine habersizce…
Bundandır ölüme olan kinim
Diyeceksin “yine kendini düşünüyorsun.”
İlk defa kavga etmeden hak veriyorum sana.
Gitmiştin, benim dışımda ne varsa alıp gitmiştin öbür tarafa.
sensizliğe gömmüştün beni
Üzerine attığım her avuç toprak parçası, aslında benim ölü
toprağımdı, şimdi daha iyi anlıyorum.
Dinlenmeye çekildi sözcüklerim, mağlubiyet yaşıyor imgele-
rim, dizeler yalınayak, dizelerim suskun.
Kabuk tutmuyor yaram kanıyorum…
5.0
100% (2)